H.Merkezi:Eğitim-Sen, T.Kürdistanı’nda görev yapan 700’e yakın öğretmenin il dışına sürgün edilmesine ilişkin yaptığı açıklamada, “Milli Eğitim Bakanlığı, hukukla zayıflayan ilişkisini iyice koparmış ve hükümetin eğitim alanındaki ceza infaz kurumu gibi hareket etmeye başlamıştır” denildi.
Eğitim ve bilim emekçileri tarafından yayımlanan açıklamada, Urfa’da 367, Diyarbakır’da 264, Antep’te ise 51 Eğitim Sen üyesinin sürgün edildiği hatırlatılarak, “Bizleri baskı altına almaya çalışan, haklı mücadelemizden döndürmeyi amaçlayan her türlü hukuk dışı kararın alınmasında ve uygulanmasında rol alanlar, işledikleri suçlar nedeniyle bir gün mutlaka hukuk önünde hesap vereceklerdir” ifadeleri kullanıldı.
Eğitim Sen açıklamasının tamamı şöyle:
“Milli Eğitim Bakanlığı, okulların açılmasına sayılı günler kala eğitim ve hukukla zayıflayan ilişkisini iyice koparmış ve hükümetin eğitim alanındaki ceza infaz kurumu gibi hareket etmeye başlamıştır.
Uzun süredir hukuksuz uygulamalarla sendikal faaliyetimizi suç gibi göstermeye çalışan, sendikal hak ve özgürlükleri ayaklar altına alan, yargı kararlarından dahi ders çıkarmayarak hukuksuz uygulamalarda ısrar eden MEB, bir kez daha üyelerimizi yıldırmak ve sindirmek istemektedir.
Üstelik benzer sürgün kararlarının hukuksuzluğu defalarca AİHM, yüksek yargı ve mahkemeler tarafından tespit edilmiş ve kimi zaman da üyelerimize tazminat ödenmesine hükmeden kararlar verilmiştir.
Buna rağmen Bakanlık, eğitim sisteminin içine gireceği krizi, öğrencilerin nitelikli eğitim hakkını ve öğretmenlerin emeğini değil, kindar biçimde siyasi hesaplar gözeten bir tavır içine girmiştir.
‘Sendikal faaliyet suç değildir’
Belirtmek isteriz ki devlet kurumları kararlarını alırken ve uygularken hukuk ilkelerine bağlı kalmak zorundadır. Ancak Türkiye’de yaşananlar, idarenin kararları ile hukukun nasıl katledildiğini göstermektedir. Artık en temel sendikal hak ve özgürlüklerin kullanılması bile “suç” kapsamına alınmakta ve bunun üzerinden siyasi talimatlarla cezalar verilmesi sağlanmaktadır.
Hükümetin izlediği ayrımcı, otoriter, yasakçı politikalar…
Şüphesiz ki bunun ardında yatan en temel etken, hükümetin yıllardır izlediği eşitsiz, ayrımcı, otoriter, baskıcı ve yasakçı eğitim politikasına karşı kamusal, parasız, laik, bilimsel, nitelikli, demokratik ve anadilinde eğitim mücadelemizin verdiği rahatsızlıktır. Savaşa karşı barışın, her türlü ayrımcılığa ve yok saymaya karşı eşitliğin, özgürlüğün ve demokrasinin sesi olan sendikamızın mücadelesinden rahatsızlık duyanlar, iktidarın politikalarına itiraz eden herkesin hedef haline getirildiği bir dönemde sendikamız Eğitim Sen’i de hedef alarak örgütlü mücadelemizi engellemek istemektedir.
Ancak unutulmamalıdır ki bizleri baskı altına almaya çalışan, haklı mücadelemizden döndürmeyi amaçlayan her türlü hukuk dışı kararın alınmasında ve uygulanmasında rol alanlar, işledikleri suçlar nedeniyle bir gün mutlaka hukuk önünde hesap vereceklerdir. Ve bilinmelidir ki hiçbir üyemiz, bu baskı ve hukuksuzluk karşısında yalnız kalmamış ve kalmayacaktır!
Eğitim Sen olarak, üye ve yöneticilerimize yönelik her türlü baskı, soruşturma ve sürgünlerin durdurulması için, çocuklarımızın ve öğrencilerimizin eğitim hakkı için, tüm gücümüzle örgütsel ve hukuksal mücadelemizi sürdüreceğimiz bilinmelidir!”