H.Merkezi: Özelleştirmenin, güvencesizliğin, esnekliğin, taşeronun her iş kolunda ayyuka çıktığı, bir devlet politikası olarak her alan nasibini almaktadır. Devlet aklının çok şey söyleyip ama aslında arka perdesinde bir çok saldırı hamlesini geliştirdiği eğitim ve sağlık alanlarında “dönüşüm” tamamlandı. 7 Kasım’da TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülecek olan Milli Eğitim Bakanlığı bütçesini değerlendiren Eğitim-sen yazılı bir açıklama yaptı. Sendika açıklamasında, eğitim harcamalarının büyük ölçüde yine halkın sırtına yıkıldığını, yatırıma ayrılan payın düşük olduğuna dikkat çekti.
Bütçe ihtiyacın çok altında
“Yıllar itibariyle baktığımızda MEB bütçesinde sayısal olarak bir “artış” yaşanmasına rağmen, asıl bakılması gereken eğitim bütçesinin milli gelir içinde ne kadar yer aldığıdır. Geçtiğimiz 15 yıl içinde MEB bütçesinin milli gelire oranı çok az artmış olmasına rağmen, belirlenen rakamlar ihtiyacın çok altında kalmış ve eğitim harcamalarının esas yükü, eğitimi adım adım ticarileştirme ve kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması politikalarının da etkisiyle büyük ölçüde halkın sırtına yıkılmıştır.
Bütçe her yıl eriyen buz dağı gibi
AKP hükümetinin son 15 yıl içinde en başarısız olduğu alan tartışmasız eğitim alanıdır. Her bütçe döneminde eğitime en çok payı ayırmakla övünen siyasi iktidar, son yıllarda okul öncesi eğitimin zorunlu olacağı ve 2019 yılına kadar tüm okullarda tam gün eğitime geçileceğini iddia etmiştir. Bütün bu iddiaların gerçekleşebilmesi için 2018 MEB bütçesinde önceki yıllara kıyasla ciddi bir artış yapılması gerektiği açıktır.
TBMM’ye sunulan 2018 Bütçe Kanun Tasarısında MEB’e ayrılan bütçe rakamlarına bakıldığında, bir önceki yıla kıyasla oransal olarak artış değil, yüzde 1’lik bir azalma olduğu dikkat çekmektedir. Her fırsatta eğitime en çok payı kendilerinin ayırdığını iddia eden AKP hükümetleri döneminde eğitim bütçesinin milli gelire oranı OECD ortalaması olan yüzde 6’nın çok altındadır.
Merkezi bütçeden ayrılan pay yok tadında
2017 bütçesinde MEB bütçesine merkezi bütçeden ayrılan pay yüzde 13,18 iken, 2018 yılı için ayrılan miktar oransal olarak yüzde 12,13’e gerilemiştir. Benzer bir şekilde 2017 bütçesinde MEB Bütçesinin milli gelire oranı yüzde 3,54 iken, 2018 bütçesindeki oran 2,69 ile son yılların en düşük seviyesine gerilemiştir. Bütün bu verilerin en açık anlamı, eğitim harcamalarının önemli bir bölümünün, tıpkı geçmiş yıllarda olduğu gibi, 2018 yılında da halkın sırtına yıkılacağıdır.
En büyük pay zorunlu harcamalara
MEB bütçesinin “rakamsal büyüklüğünün” temel nedeni, hükümetin eğitime verdiği önemden değil, büyük ölçüde personel harcamalarından kaynaklanmaktadır. Bu durumun farkında olan MEB, eğitim emekçilerini esnek, kuralsız ve güvencesiz çalıştırmak için gece gündüz çalışmakta, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasını temel alıp eğitimde güvencesizliği yaygınlaştırmaktadır.
MEB’in Öğretmen Strateji Belgesi ile öğretmenlere yönelik performans dayatması ve angarya çalıştırma uygulamaları ile iş gücü maliyetlerini aşağıya çekmeye çalışmasına rağmen, bakanlık bütçesinin yüzde 80’i personel için yapılan sabit ödemelere gitmektedir.
MEB bütçesinin büyük bölümü personel giderleri (yüzde 69) ve sosyal güvenlik devlet primi giderlerine (yüzde 11) gitmektedir. Başka bir ifadeyle, eğitime bütçeden en çok payı ayırdıklarını iddia edenler, bu payın yüzde 80’inin zorunlu olarak personel harcamalarına ayrıldığını özellikle gizlemeye çalışmaktadır. 2018 MEB bütçesi içinde mal ve hizmet alım giderlerinin payı yüzde 9,5, cari transferler yüzde 3, diğer giderler ise yüzde 7,5’tir.
Yatırımlar azalıyor
2002-2018 yılları itibarıyla MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan payın gelişim seyri, her fırsatta “Bütçeden en çok payı eğitime ayırdık” diyenlerin halkı nasıl kandırdıklarının, eğitime ayrılan bütçenin ne kadarının yatırıma ayrıldığını gizlemeye çalışarak gerçekleri nasıl çarpıttıklarını göstermektedir.
MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay 2002 yılında yüzde 17,18 iken, eğitim hizmetlerinin sunumu açısından çok önemli olan bu rakam 2009’da yüzde 4,57’ye kadar gerilemiştir. 4+4+4 sonrasında zorunlu olarak kısmen de olsa artışa geçen eğitim yatırımlarına ayrılan bütçe oranı, 2014 sonrasında yeniden azalmaya başlamıştır. 2018 yılı itibariyle Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay sadece ve sadece yüzde 8,36’dır.
Eğitim-Sen taleplerini söyle sıraladı:
-MEB bütçesinin milli gelire oranı en az iki kat arttırılmalı, başlangıç olarak OECD ortalamasına (yüzde 6) çıkarılmalıdır…
-Kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması uygulamasına derhal son verilmeli, eğitime yeterli bütçe, okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılmalıdır.
-MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay mutlak anlamda arttırılmalı, eğitimi ticarileştirmeyi hedefleyen, özel sektörle yapılan ya da yapılacak olan ortak projeler iptal edilmelidir.
-Artan oranlı vergi dilimi uygulamasına son verilmeli, ek dersler başta olmak üzere, tüm ek ödemeler temel ücrete dâhil edilmeli emekliliğe yansıtılmalıdır…
-2018 yılında aile ve çocuk yardımı başta olmak üzere, sosyal yardımlar sembolik olarak belirlenmekten çıkarılmalı, ihtiyaç kadar artış yapılmalıdır…
-Eğitime hazırlık ödeneği sadece öğretmenlere değil, tüm eğitim ve bilim emekçilerine yılda iki kez en az bir maaş tutarında ödenmelidir…
-Eğitim emekçilerinin 3600 ek gösterge talepleri doğrultusunda düzenleme yapılmalıdır…
-Öğretmen, akademik personel, memur ve yardımcı hizmetli açıkları kapatılmalıdır.
-Tüm eğitim ve bilim emekçilerine insan onuruna yakışır bir ücret ve sağlıklı çalışma koşulları sağlanmalıdır…”