H.Merkezi:Munzur Çevre Derneği’nin facebook adresi üzerinden paylaştığı röportajı güncel öneminden kaynaklı olduğu gibi yayımlıyoruz.
Son zamanlarda yaşam alanlarına yönelik saldırılara karşı bir duyarlık yaratarak sahip çıkmaya çalışan Tokat ve Yozgat halkı 24 Aralık’ta Tokat’ta yapacakları eyleme tüm halkı davet ediyor. Hukuksuz bir şekilde devam eden HES sürecini ve bölgede ki halk üzerinde uygulanan baskıları Yozgat Tokat Güç Platformu’ndan Esra Bilici konuştuk.
MÇD: “Bize biraz Çekerek Irmağı üzerinde yapılan HES projeleri ile ilgili bilgi verebilir misin?
Tokat, Yozgat ve Amasya’dan geçen özellikle de Yozgat’ın Çekerek ilçesinin geçim kaynağı olan Çekerek Irmağı üzerinde yapılması planlanan ve hukuksuz bir şekilde çalışmalarına başlanan HES projeleri için verilen mücadele tüm yönleriyle erişilebilen her mecrada devam etmektedir. Sivas’ın Yıldız dağında doğarak, Tokat Yozgat ve Amasya’da yaklaşık 200 kilometrelik bir alana yaşam veren ve halkın tek geçim kaynağı olan Çekerek Irmağı bugün Reis RS enerji şirketi tarafından katlediliyor. Daha önce bu tarım arazilerinde yapılmak istenen üç ayrı HES projesi yöre halkı tarafından yapılan baskı ve eylemler ile durdurulmuştur. 2017 yılında Reis RS Enerji şirketi tarafından alınan proje, Çekerek Irmağı üzerinde yaklaşık 30 kilometrelik mesafede toplam 8 ayrı HES planından oluşmaktadır. Mahkeme sonuçlarını beklenmeden projeye hukuksuz bir şekilde devam eden Reis grubu, halktan gelecek tepkiyi gözetmeksizin doğamızı ve ırmağımızı katletmiştir.
“Milletvekilleri ve vali köyleri gezerek halkı kandırdılar”
HES projesi için bölgedeki 423 adet taşınmazın acele kamulaştırma kararı kapsamına alındığı bilinmektedir. Daha önceki süreçte HES konusunda halk bilinçlendirilmişti. Fakat geçtiğimiz yıl bazı bakanlar, milletvekilleri ve yörede yaşayan belediye başkanı, kaymakam ve vali köyleri gezip HES projesinin hiçbir zararının olmayacağını, suya, toprağa hiçbir şekilde müdahale etmeyeceklerini açıklamışlardı. Daha doğrusu halkı kandırmışlardı. Ama biz ısrarla sosyal medyadan, alanlardan sokaklardan, derneklerden şunları ifade etmeye çalışıyoruz: HES’lerin daha başlama aşamasında bir sürü ağacımız kesilmiş doğamız talan edilmiştir. En önemlisi de bunun daha başlangıç olduğunu biliyoruz. Bundan sonraki aşamalarda ise çitlerle çevrili bir doğa olacak. Bırakın insanları bir tane karınca bile ırmaktan su içemeyecek. Topraklar verimsizleşecek, oradaki insanlar topraktan çıkacak sebzelerin hem verimsizliğinden hem de alacağı radyasyondan zehirleyecek. Bunları halka anlatmaya çalışıyoruz. Fakat halk bir şekilde kandırılıyor, susturuluyor ve korkutuluyor.
“Burada sadece doğa değil tarih de yok ediliyor”
Ve çok önemli bir konu daha var. Roma dönemine ait tarihi kalıntılar ortaya çıktı. Yöre halkının iki yıl önce protesto ettiği, geçen yıl da protesto nedeniyle yargılandığı HES kazıları sırasında ortaya çıkan kalıntıların Roma dönemine ait tapınaklardan biri olduğu belirtildi. Yani burada sadece doğa değil tarih de yok ediliyor.
MÇD: Hukuki süreç başlattığınızı söylemiştiniz biraz o süreçten ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?
Biz ilk etapta hukuki süreci bekleme kararı almıştık. Fakat görüyoruz ki hukuki süreci biz beklerken, HES şirketi ise çalışmalarına başlamıştır. Tabii ki hukuki sürecimizi, yani en doğal hakkımızı sonuna kadar vereceğiz. Yalnız bu aşamada oturup hukuki süreci beklemeyeceğiz. Gerek basın da, gerek sosyal medyada, gerek sokaklarda, alanlarda sesimizi duyuracağımızı belirtiyoruz. Bizim amacımız sadece çekerek ırmağının özgür akması değil dünya üzerindeki bütün topraklarda bütün ırmakların, nehirlerin, derelerin özgür akması. Çünkü biz şunu farkındayız ki dünya üzerindeki insanların yaşama sebebi topraklardır, akan nehirlerdir, ırmakları, derelerdir. Biz bu haklarımızı, hiçbir şekilde hiçbir şirkete kar amaçlı rant uğruna satılmasına izin vermeyeceğiz. Gerek Hasankeyif’te gerek Dicle de, Munzur’da, Karadeniz’de, Kütahya’da yapılan bütün mücadelelerin arkasında olduğumuzu ve bu toprakların şirketlere değil halka ait olduğunu derelerin, ırmakların özgür akması gerektiğini her alanda her yerde söyleyeceğiz. Bugün sadece Çekerek Irmağı değil, ülkemizin birçok yerinde dereler, ormanlar yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Biz bugün Fatih Ormanları’nı da, Çekerek Irmağı’nıda, Hasankeyf’i de, Cerattepe’yi de, Antalya’yı da Kazdağları’nı da, altın arama uğruna katledilen Binpınarlar’ıda savunacağımız ve bütün süreçlerde bu platformlarla birlikte mücadelemizi şahlandıracağız.
“Mücadelemiz haklı bir mücadeledir”
Yapmak istediğimiz şey artık şirketlerin suyunu içmediği, yolunda yürümediği topraklarda biraz daha para kazanmaları için geleceğimizi satın almalarına izin vermemek. Mücadelemiz haklı bir mücadeledir. Biz hiç bir şekilde suç işlemiyoruz. Suç işleyenler orada hukuki sürecin bitmesini beklemeden çalışmaya başlayanlardır. Suç işleyenler bu hukuksuz sürece susanlar, görmezden gelenlerdir. Suç işleyenler reis grubunun ta kendisidir. Suç işleyen halk değil halkı mağdur eden zihniyettir. Orada topraklarımız üç kuruş paraya satılıyor ve biz diyoruz ki, bizleri satın alacak para daha icat edilmedi… Biz topraklarımızı geleceğimizi suyumuzu ağaçlarımızı sizin kirli paralarınıza satmayız satmayacağız. Mücadelemizi verip haklı davamızı kazanacağız.
MÇD: Bize biraz baskıların, halk üzerinde ki etkisini ve orada ki atmosferi anlata bilir misiniz?
Ben 18 yıl o topraklarda yaşadım o toprağın halkının nasıl düşündüğünü nasıl hissettiğini çok iyi anlayabiliyorum. Yıllarca sömürülmüş yıllarca güdülmüş bir zihniyet var. Elbette ki bu halkın suçu değil. Kesinlikle bizim suçumuz. Bizlerin orada yaşayan insanlara yeterince temas edemediğimizi gösteriyor bu tablo. Şu an yapılan baskıların sebebi halkın korkmasıdır.
Kolluk kuvvetlerinin halkı koruması gerekirken şu an orada şirketi koruyor. Tarlasına yaklaşmak isteyen insanları tehditlerle caydırmaya çalışıyor. Ağaçları kesilmesin diye mücadele eden yöre insanlarına gözaltı korkusu veriyor. Kolluk kuvvetleri halka korku salarak bu süreçte, Reis Grubu’na iyilik yapıyor. Biz de buradan onlara şunu söylemek istiyoruz; Biz halkız haklıyız Reis gruplar gider, iktidarlar düşer, koltuklar gider ama halk kalır. Eğer bu süreçte bu şekilde devam edeceklerse bu şirketler gittikten sonra halka verecekleri cevapları da olması gerekir. Biz halk olarak haklı mücadelemizi basın açıklamalarıyla kamuoyuna duyuracağız. Sindirme politikası yapmaya çalışan şirket ve arkasındaki güç buna engel olamayacak. Biz Alevisi ile Kürdüyle, Türküyle Sünnisiyle, Çerkeziyle, Lazıyla orada hep birlikte mücadele edeceğiz. Bizim amacımız taşkınlık çıkartmak, isyan etmek ve anarşist olmak değil. Biz orada doğamızı, ırmağımızı kurtarmak için varız biz hukuksuz hiçbir şey yapmıyoruz. Hukukun üstünlüğüne adaletin gücüne inanıyoruz. Adaletin gücüne inanmayanlar bugün orada hukuku çiğneyenlerdir. Suç işleyenlerdir. Biz hiçbir şekilde anayasaya aykırı bir şey yapmıyoruz. Biz anayasal hakkımız olan basın açıklaması hakkımızı kullanıyoruz.
MÇD: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Buradan sadece yöre halkına değil bütün Türkiye’ye sesleniyorum bu suç sadece burada işlenmiyor. Biz biliyoruz ki ülkemizin dört bir yanında rant uğruna ırmaklarımız satılıyor. Üç kuruş fazla para kazanmak için ırmaklarımızı, suyumuzu, topraklarımızı satıyorlar. Birlikte bu mücadeleyi verelim. Sadece Çekerek Irmağı için değil, Hasankeyf için, Dicle için, Munzur için, Karadeniz için, Kütahya için, Fatih Ormanları için sesimizi duyuralım. Halkın susmadığını korkmadığını görsünler. OHAL bahanesiyle gözaltına alınma ile tehdit edilen bütün dostlarıma sesleniyorum. Bugün çekerek Irmağı için değil dünya üzerindeki bütün topraklar için gelin beraber el ele verelim birlik olalım. Bugün birlik günüdür bu düzensizliğe bu suça hiçbirimiz ortak olmayalım. Sadece Çekerek Irmağı değil topraklarımızı, ırmaklarımızı ormanlarımızı koruyalım.
“24 Aralık’ta Tokat’ta kurulan şantiyenin önünde basın açıklaması için toplanacağız”
Ve şunu da belirtmek istiyorum 24 Aralık Günü Tokat’ta kurulan şantiyenin önünde basın açıklaması yapacağız. Bu basın açıklamasına sadece yöre halkını değil bütün ezilenleri, bütün çevrecileri, bütün halkı bekliyoruz. Bizimle birlikte bu haksız süreçte mücadele etmek isteyen bütün dostlarımızı alanlara görmek istiyoruz. Lütfen bizi görmezden gelmeyin bizi duyun. Biz buradayız varız ve var olacağız. O ırmaklar da akmaya devam edecek. Irmaklarımız için, geleceğimiz için, doğamız için elimizden gelen bütün mücadeleyi her alanda vereceğiz. Buradan Reis grubuna da söylüyoruz biz sana o HES’i yaptırmayacağız. HES yapma boşuna yıkacağız başına. O topraklar bizim ve bizim kalacak. Buradan sana sesleniyoruz Reis bey seni Reisliğin fabrikalarında, holdinglerinde söker. Biz topraklarımızda reis istemiyoruz. Biz Topraklarımızda özgürce otlayan hayvanlar, verimli araziler, sebzeler, meyveler, akan sular yani cennetimizi istiyoruz. Bizim ne elektriğe ne yolla ne duvara ihtiyacımız var. Bizim sadece suyumuza ihtiyacımız var. Su olmadan hayatın olmayacağının farkındayız. Biz HES’siz, yolsuz, duvarsız yaşarız. Ama susuz, topraksız, ağaçsız yaşayamayız. Yaşam alanlarımızdan elini çek! Sen su içmediğin, yürümediğin topraklarda para kazanmak uğruna bizim anılarımızı, geçmişimizi, geleceğimizi yok edemezsin. Hep beraber buna izin vermeyeceğiz.