İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun Haziran 1948’de hazırladığı ve 10 Aralık 1948’de, BM Genel Kurulu’nun Paris’te yapılan 183. oturumunda kabul edilen 30 maddelik bildiridir.
Birleşmiş milletlerin ikinci dünya savaşı sonrası bir ortamda kabul ettiği bu bildirgenin emperyalist-kapitalist sistemin ürünü devletler ve yönetimlerce dikkate alınmadığı ve uygulanmadığı açık ve nettir.Bildirinin imzalandığı 10 Aralık, Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanırken,dünyanın bir çok yerinde hakları ve özgürlükleri için mücadele eden insanlar, faşist baskı ve gerici uygulamalara mağruz kalmaktadırlar. Dünyada yüzbinlerce insan işkence, katliam, sürgün, idam gibi uygulamlara mağruzdur. Yine, gerici faşist rejimlerin karşıtları olan insanlar, ömür boyu hapse mahkum edilmektedir.
Ülkemizde Devletin faşist baskı, işkence ve katliamları dizginsiz şekilde uygulanmaktadır. Kürt ulusuna yönelik katliamlar,devrimci sosyalist ve komünist güçlere dönük saldırı ve tutuklamalar,KHK larla Kamu Emekçilerinin işten atılmaları, hapishanelerde F tipi hücrelerde tutsaklara yapılanlar, Tek Tip Elbise dayatmalarının yürürlüğe koyulmaya çalışıldığı günümüzde, TC devletinin İnsan Hakları sözleşmesine imza koymasına karşın, tam tersi bir zulüm devleti olduğu apaçık gözler önündedir. AKP hükümetinin ve devletin faşist baskılarının dorukta olduğu günümüzde İnsan haklarının ayaklar altına alındığı da binlerce uygulamayla sabittir.
„insan haklarının anayasası“ olarak`ta tabir edilen,1948’de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi; insanın doğuştan sahip olduğu kişisel hak ve özgürlüklerinin garanti altına alınmasına, her insanın işkenceye, kötü muameleye tabi tutulamayacağını ilan etmesine rağmen, bugün dünya nüfusunun çoğunluğunu oluşturan ezilenler her türlü baskı işkence ve onur kırıcı davranış ve uygulamalara tabi tutularak, bu haklardan yararlanamamaktadır.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 1. maddesinde bulunan “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar.” ve 17. maddesinde bulunan “Kimse mülkiyetinden keyfi olarak yoksun bırakılamaz.” cümleleri ise kapitalist mülkiyetin devam ettirilmesi ve eşitsizliğin tescil edilmesinin kanıtıdır. Her insanın ekonomik olarak eşit doğmadığı bilinir. Kapitalizm koşullarında bu kavramların içi boştur ve sadece göstermeliktir.
Dolayısıyla dünyaya egemen olan emperyalizm ve güdümündeki yada uşağı durumundaki devletler, bir taraftan ne kadar insan haklarına saygılı olduğunu belirterek kitleleri insan haklarından yana olduğuna inandırmaya çalışırken, diğer taraftan yoksulluk üretici politikalarına, gözaltında kayıplara, hak ve özgürlük taleplerine saldırılarına vb. devam ediyorlar.
Emperyalist politikalar sonucu çıkartılan savaşlarda milyonlarca insanın yaşam hakkının elinden alındığı, yoksulluk içinde kıvrandığı ve göçe zorlandığı günümüz dünyasında kutlanmaya çalışılan 10 Aralık İnsan Hakları günü göstermeliktir ve bir göz boyama aldatmacasından başka bir şey değildir.