İşçi sınıfının, birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs’a giderken, egemenlerin saldırıları, yasakları ve dizginsiz sömürüsü sürüyor. Faşist diktatörlük derinleşen yönetim krizlerine bağlı olarak OHAL’e ve uygulamalarına bir can simidi gibi sarılmıştır. 15 Temmuz sonrası başlayan ve hemen Kürt Ulusal Hareketi, komünist, devrimci ve demokrat güçleri içine alan çok boyutlu saldırı dalgasıyla kitlelerin büyüyen öfkesi dizginlenmeye deyim yerindeyse dikensiz gül bahçesi yaratılmaya çalışılmaktadır. Bu dönemde söz, ifade ve örgütlenme hakkı olabildiğince daraltılmış, binlerce insan gözaltına alınmış, yüzlercesi tutuklanmıştır. KHK’ler ve “güvenlik soruşturması” bahanesiyle binlerce işçi ve emekçi işinden edilerek açlığa, yoksulluğa terk edilmiştir.
OHAL ile birlikte grev yasakları ve ertelemeler yaygınlaştırılmış, işçi sınıfının temel hakkı olan grev baltalanmıştır. Faşizm tüm ezilenlerin baş düşmanıdır. Başta işçiler olmak üzere, ezilen sınıf ve tabakalar, Kürt ulusu ve diğer azınlıklar, ezilen inanç grupları, kadınlar, LGBTİ’ler örtüsüz faşizm koşullarına karşı direnme ve diz çökmeme tavırlarını korumuşlardır.
Egemen klikler arasındaki yönetim krizi derinleşirken, erken seçim aldatmacası bu krizi karakterize etmiştir. Kuşkusuz bu bizlere, egemenlerin yönetim krizine işaret etmekle birlikte, sınıf klikleri arasında çatışma ve birbirini zayıf düşürmeye yönelik hamlelerinde seçimlerin “sopa” olarak kullanılmasını da tarifliyor. Bu bağlamda seçimlerin kitleler nezdinde meşruiyet zemini yaşanan gelişmelerle birlikte kaybolmaktadır.
Taksim’i 1 Mayıs’a yasaklamanın biricik nedeni kitleler karşısında duyulan korkudur. Çünkü Taksim’de 1 Mayıs, yüzbinlerin kendisi için olma halidir.
Faşist Türk hakim sınıfları kitlelerden, kitlelerin kendisi için olma halinden dehşete kapılır, kaçacak delik ararlar. Tıpkı Gezi İsyanı’ında olduğu gibi.
Korku gibi cesaret de bulaşıcıdır. 1 Mayıs’ı Maltepe’ye taşımak korkuya verilen tavizdir. 1 Mayıs Chikago meydanlarından bu yana karşı-devrimin, sınıf işbirlikçilerinin, reformist ve her türden oportünistin yozlaştırma, içini boşaltma gibi saldırılarının hedefi olmuştur. Fakat 1 Mayıs’ın kızıllığını ve kızıllığından aldığı görkemi bozmak nafiledir.
Aliboğazı’ndaki iki kızıl gül Hasret ve Gül yoldaşların devrim ve komünizm davası uğruna düşen nice ölümsüzlerin yolunda; ellerimizde onların pankartları, dillerimizde onların sloganları ve onlar gibi “en sekmez lüverin namlusundan fırlayarak” 1 Mayıs’ta Taksim’de olacağız!
’77 1 Mayıs Katliamı’nın 41.yılında bir kez daha Taksim Meydanı’nın işçi sınıfının meşru “mücadele” alanı olduğunu vurguluyor ve keyfi yasakları tanımıyoruz.
1 Mayıs’ta, Mehmet Akif Dalcı’nın taşıyla tırnağıyla faşizme meydana okuyan duruşunu, 96’da meydanları zapt etmek için bedenlerini barikat yapan halkımızın cüretini rehber alarak 1 Mayıs’ta Taksim’de olacağız!
İş cinayetlerine, güvencesiz çalışmaya karşı; 1 Mayıs’ta Taksim’deyiz!
İşgale, şovenizme ve faşizme karşı; 1 Mayıs’ta Taksim’deyiz!
Açlığa, yoksulluğa ve sömürüye karşı; 1 Mayıs’ta Taksim’deyiz!
Emeği yok sayılan kadınların, ötekileştirilen LGBTİ bireylerin, geleceksizleştirilen gençlerin öfkesini haykırmak için; 1 Mayıs’ta Taksim’deyiz!
Grev yasaklarına, taşerona karşı; 1 Mayıs’ta Taksim’deyiz!
OHAL’e, KHK’lere, yasaklara ve baskılara karşı; 1 Mayıs’ta Taksim’deyiz!
-Yaşasın 1 Mayıs,
– Bijî Yek Gulan!
– 1 Mayıs’ta 1 Mayıs Alanındayız!
PARTİZAN