Yunan ve Türkiye`nin çeşitli milliyetlerden halkının kardeşliğine ve dayanışmasına bir örnek oluşturan,Türkiye`de ve Yunanistan`da mücadele yürüten iki Komünist Parti, TKP/ML ve YKP/ML, dünya işçi sınıfının birlik dayanışma ve mücadele gününe ilişkin ortak bir açıklama yayınladılar.
Yaşasın Enternasyonal Proletaryanın Ve Ezilen Geniş Yığınların Birlik, Mücadele Ve Dayanışma Günü Olan 1 Mayıs!
1 Mayıs, Lenin yoldaşın deyimiyle “Bütün ülkelerin işçilerinin sınıf bilinçli bir hayata uyanışlarının” mücadeleci bir günüdür. İşçi sınıfı her türlü zulmün, baskının, zorbalığın, haksızlığın tümüyle ortadan kaldırılmasını isteyen tutarlı yegane sınıftır. İşçi sınıfı İnsanın insan tarafından sömürülmesine karşı mücadelede en kararlı sınıftır. İşte 1 Mayıs işçi sınıfının bu politik ve ruhsal şekillenişiyle anlamını bulmuştur. 1 Mayıs hiç kuşkusuz sadece baskıya, zorbalığa ve sömürüye karşı mücadele ve dayanışma günü değildir. 1 Mayıs aynı zamanda işçi sınıfının iktidar perspektifi çizdiği, sosyalizm talebini dillendirdiği, komünizm yürüyüşünü haykırdığı bir dayanışma günüdür.
Çağımız Emperyalist barbarlığın çağıdır. Emperyalist-kapitalist sistem bir avuç sömürücü tekellerin işçi sınıfı ve emekçilerin emeğinin en acımasız biçimde gasp edilmesi üzerinden kendini var eder. Ama sadece bu değildir. Emperyalizm aynı zamanda savaş demektir. Emperyalizm ezilen mazlum ulusların baskı altına alınması demektir. Emperyalizm ezilen halk yığınlarının kan, gözyaşı, ilhak ve azgın sömürü çarkı içinde inim inim inlemesi demektir.
Emperyalizm ve onun uşağı durumunda ki tüm gerici devletler ve egemen sınıflar bugün İşçi sınıfına ve emekçilere karşı çok büyük saldırılar gerçekleştirmektedir. Dünyanın her yerinde büyük bir kaos, emperyalist güçler arasında yıkıcı ve kışkırtıcı bir rekabet söz konusudur. Bu durum Ortadoğu’da Batı emperyalistleri ( ABD, Fransa ve İngiltere) ve Rusya ve de gerici güçlerin Irak ve Suriye üzerinde kanlı bir hesaplaşmasına dönüşmüş durumdadır. Pazardan pay kapmaya çalışan bu vampirler emekçi halk yığınlarının kanıyla beslenmekte ve o kanı en fazla kimin içeceği savaşını vermektedirler. Özellikle bugün Suriye ve Rojava, emperyalistler ve onların uşağı gerici güçlerin yağma ve talanı altındadır. Yüzbinlerce emekçi uzun süren savaşta katledilmiş, milyonlarcası göç yollarına düşmüştür. Göç yollarında binlercesi çocuk ve kadınlar başta olmak üzere ölmüş, geri kalanlar ise geldikleri ülkelerde her türlü ırkçı-faşizan uygulamalara maruz kalmış, aşağılanmıştır.
Suriye emperyalistlerin işgali altındadır. Rojava bugün Türk devletinin gerici işgaline maruz kalmakta ve sürekli bir şekilde tehdit edilmektedir. Efrin’de gördük ki dünya ezilen ve ezen uluslar olarak ayrışmıştır. Efrin tüm emperyalist güçlerin ve gerici egemen devletlerin açık ve örtülü desteği ile Faşist Türk devleti tarafından işgal edilmiştir. Efrin işgali ile Kürt ulusunun tek dostunun yine ezilen uluslar ve halklar olduğu bir kez daha anlaşılmıştır.
Emperyalist rekabetin keskinleştiği ve tırmandığı koşullarda dünyanın her yanına yayılmış bir gerginlik ve sertleşme söz konusudur. Uzak Asya’dan Ortadoğu’ya, Afrika’dan Akdeniz’e, Orta Asya’dan Doğu Avrupa’ya, Latin Amerika’dan Batı Avrupa’ya kadar dünyanın her tarafında büyüyen ve olgunlaşan bir kaos ve huzursuzluk vardır.
Akdeniz ve Ege Denizi de emperyalistlerin ve özellikle Nato’nun kanlı oyun alanına çevrilmeye çalışılmaktadır. Türk Egemenleri ve Yunan egemenleri bu emperyalist oyunun birer parçası ve uzantısıdır. Onlar kendi milliyetçi ve şoven çıkarları uğruna Ege Denizi’nde oldukça tehlikeli bir egemenlik mücadelesini tırmandırmaya çalışıyorlar. Türk ve Yunan şovenizmi körüklenerek iki Halk bir birine düşmanlaştırılmaya çalışılmaktadır. Faşist Türk devleti bir yandan Sıkıyönetim ilan ederek halk üzerinde acımasız baskı uygularken, diğer yanda politik krizini saldırganlık politikası ile yönetmeye çalışmaktadır. Bunun içinde Kürt ve Yunan düşmanlığını ve şovenizmi körüklemektedir. Yunan devleti ise AB ve Troyka’nın halka yönelik ekonomik ve siyasi saldırılarını daha rahat ve kolay yaşama geçirmek için benzer bir şekilde fakat aynı zamanda daha iyi şartlarda bölgedeki konumu ve şartları müzakare etmek için daima emperyalistlerin gözetiminde hareket etmektedir. Türk egemenleri ve Yunan egemenleri bu şekilde iki halkın da düşmanı olduğunu göstermektedir.
İşte bu koşullar için de İşçi sınıfının, emekçilerin ve tüm ezilen kesimlerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’a gidiyoruz. Her zamankinden daha fazla uluslararası işçi sınıfının dayanışmaya ve mücadelesini ortaklaştırmaya ihtiyacı vardır.
1 Mayıs işçi ve emekçilerin her türlü şovenizme karşı birlik ve mücadelesini pekiştirdiği bir gündür.
1 Mayıs işçi ve emekçilerin emperyalist yağma ve talana, sömürü ve savaşa, işgal ve saldırıya karşı ortak mücadele ruhunu yükselttiği bir gündür.
1 Mayıs Faşist ve işgalci Türk devletinin halk üzerindeki baskı politikasına, Kürt ulusuna karşı işgal ve askeri saldırılarına karşı işçi ve emekçilerin ortak karşı duruşun gösterildiği bir gündür.
1 Mayıs nerde haksızlık, nerde zulüm, nerde sömürü varsa dayanışma ve mücadelenin buna karşı yükseldiği bir gündür.
1 Mayıs işçi sınıfının ulus, dil, renk, din, cinsiyet ayrımı yapmaksızın uluslararası sınıf çıkarları ekseninde dayanışma ve mücadele günüdür.
Yaşayın Enternasyonal proletaryanın dayanışma ve mücadele günü 1 Mayıs.
Yaşasın ezilen halk ve ulusların emperyalist-kapitalist sisteme karşı mücadelesi.
Savaşa ve Emperyalistlerin Müdahalelerine Hayır.
Yaşasın Türk ve Yunan halkının Kardeşliği ve mücadelesi.
Kahrolsun emperyalizm, faşizm ve her türden gericilik, yaşasın ezilen halkların mücadelesi.
KKE(ml) – TKP/ML
Mayıs 2018