Emperyalist-kapitalist sistem bir avuç sömürücü tekellerin işçi sınıfı ve emekçilerin emeğinin en acımasız biçimde gasp edilmesi üzerinden kendini var eder. Emperyalizm ve onun uşağı durumundaki tüm gerici devletler ve egemen sınıflar bugün işçi sınıfı ve emekçilere karşı çok büyük saldırılar gerçekleştirmektedir. Dünyanın her yerinde büyük bir kaos, emperyalist güçler arasında yıkıcı ve kışkırtıcı bir rekabet söz konusudur. Emperyalizm, siyasi gericilik ve savaş demektir. Emperyalizm demek, dünya işçi sınıfı ve ezilen halklarının azgınca sömürülmesi, insanlığın ve dünyanın daha fazla kar uğruna talan edilmesidir. Emperyalizm demek, ezilen uluslar üzerinde baskı, ilhak ve katliam demektir. Kuşkusuz bu köhnemiş düzeni yıkacak olan proletaryanın enternasyonal mücadelesinden başka bir şey değildir.
İşçi sınıfı her türlü zulmün, baskının, zorbalığın, haksızlığın tümüyle ortadan kaldırılmasını isteyen tutarlı yegane sınıftır. İşçi sınıfı insanın insan tarafından sömürülmesine karşı mücadelede en kararlı sınıftır. İşte 1 Mayıs işçi sınıfının bu politik ve ruhsal şekillenişiyle anlamını bulmuştur. 1 Mayıs hiç kuşkusuz baskıya, zorbalığa ve sömürüye karşı birlik, mücadele ve dayanışma günüdür.
Korku dağlarını büyütmek birlik ve mücadele ruhunu parçalar. Korkusuzluk ise haklılığın bilincine varmaktan geçer. Haklılığımızı gerçekleştirecek olan şey ise örgütlenmek, bir araya gelmek faşist diktatörlüğe karşı halk demokrasisi mücadelesine tutuşmaktan geçer. Faşizmi alt etmenin, geriletmenin yolu ise alanlara çıkmaktan, korkusuzca onunla mücadele etmekten, en küçük hak talebi karşısında dahi çeşitli milliyetlerden halkımızın dayanışma ve ortak mücadeleyi zorunlu görmesinden geçmektedir.
Faşist diktatörlükle yönetilen ülkemizde sadece siyasal kriz yaşanmamakta, aynı zamanda ciddi bir ekonomik kriz de yaşanmaktadır. Derinleşen ekonomik krizin tüm faturası emekçilere kesilmektedir. Bu yüzdendir ki işsizlik ciddi rakamlarla artmakta, halkın alım gücü düşmekte, küçük esnaf kepenk kapatma ile yüz yüze kalmakta, emekçilerin en temel hakkı olan kıdem tazminatına göz dikilmektedir. Taşeronlaştırma ile güvencesiz çalışma koşulları pekiştirilmektedir. İş güvenliği masraflı bir yük olarak görülmekte, her gün işçiler iş cinayetlerine kurban edilmektedir.
Saldırı furyasından en fazla payını alan ise ezilen Kürt ulusudur. Başta Abdullah Öcalan olmak üzere tutsaklar üzerindeki ağır baskı ve tecrit politikasının sonucu olarak bugün DTK Eşbaşkanı Leyla Güven ve hapishanelerde bulunan 3.000’e yakın tutsak süresiz-dönüşümsüz açlık grevindedir. İşte bu koşullar içinde işçi sınıfının, emekçilerin ve tüm ezilen kesimlerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’a gidiyoruz.
1 Mayıs’ta 1 Mayıs Alanında, Taksim’deyiz!
İşçi ve emekçi sınıfı için tarihsel anlamı ve değeri olan Taksim Meydanı’nın bu yıl da emekçilere açılmayacağı duyuruldu. Bizler korku ikliminin direnişle dağıtılacağını biliyoruz. 1 Mayıs 1977’de kanlara boyanan Taksim Meydanı hala kızıllığını korumaktadır. Bu kızıl ruha sahip olmanın vermiş olduğu güçle 1 Mayıs’ta Taksim’deyiz.
1 Mayıs’ta işçi ve emekçilerin her türlü şovenizme karşı birlik ve mücadelesini büyütmek için,
Emperyalist yağma ve talana, sömürü ve savaşa, işgal ve saldırıya karşı ortak mücadeleyi büyütmek için,
Güvencesiz ve ucuz işgücü ile çalıştırılan kadınların mücadelesini büyütmek için,
Ulus, dil, renk, din, cinsiyet ayrımı yapmaksızın uluslararası sınıf çıkarları ekseninde dayanışma ve mücadeleyi büyütmek için,
Ezilen halk ve ulusların emperyalist-kapitalist sisteme karşı mücadelesini büyütmek için,
Emekçilerin en temel hakkı olan kıdem tazminatına karşı yürüttüğü mücadeleyi büyütmek için,
Hapishanelerdeki devrimci ve yurtsever tutsakların sesine ses katmak, tecrit ve izolasyona, tek tipleştirmeye karşı mücadeleyi büyütmek için, TAKSİM’deyiz!
-1 Mayıs’ta 1 Mayıs Alanındayız!
-1 Mayıs Kızıldır Kızıl Kalacak!
-Yaşasın 1 Mayıs!
-Bijî Yek Gulan!
PARTİZAN
Nisan 2019