Nisan 2015’de Alman devleti, Türkiye Devletinin raporlarına dayanarak politik ilticacı statüsü olan 10 devrimci ve komünisti “terörizm faaliyetleri” yürüttüğü gerekçesiyle operasyon yaparak tutukladı. Avrupa’da açık politik kimlikleri ile bulunan devrimcilere yönelik bu saldırı hiç kuşkusuz Faşist Türk devleti ile Alman devletinin kirli ekonomik-politik pazarlıklarının bir sonucudur. Bu saldırı aynı zamanda devrim ve komünizm fikrine yönelikte ideolojik bir saldırı olarak tarih sayfalarına kaydedilmiştir.
Alman federal mahkemesi yargılamaya, 4 yılı geçen bir süre olmasına rağmen devam etmektedir. Mahkeme süresi boyunca “terörizm faaliyetine” dair ciddi hiçbir kanıt sunulamadığı gibi, yürütülen faaliyetlerin “terörizm” değil devrimci faaliyetler olduğu kanıtlanmıştır. Bilirkişi raporları ile bu durum desteklenmiş, Alman ve Türk devletinin asıl amacının işçi sınıfı ve halkın çıkarına yürütülen faaliyetleri “terör kapsamına” sokmak istediği apaçık ortaya çıkmıştır.
Şubat 2018’de bırakmak zorunda kaldıkları Dr. Banu Büyükavcı, Sami Solmaz ve Dr. Sinan Aydın 25 Haziran 2019’da savcılığın talebi, mahkeme heyetinin onayıyla yeniden tutuklanmıştır. 4 yıllık yargılama süresi boyunca sıkışan, yargılamak isterken yargılanan duruma düşen Alman federal mahkemesi, yeni bir saldırı hamlesi gerçekleştirerek yargılamasına avantaj ve moral kazandırmak istemektedir. Nisan 2015’de olduğu gibi şimdide devrimcilik yeniden tutuklama gerekçesi yapılmıştır. Bu hukuki ciddiyetten yoksun, Türk devleti ile olan ilişkileri pekiştirme amacı taşıyan bir yaklaşımdır.
Mahkeme konuya dair ilk basın açıklamasında “faaliyetlerine devam ettikleri, kuralları tanımadıkları” gibi gerekçeler ortaya koymuştur. Mahkemenin bu kararı, Devrimci faaliyete, demokratik hak mücadelesine, gerici emperyalist saldırılara, faşist Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı politik mücadeleye sınır çizmeye, onu mahkum etmeye ve gerici yasalarla baskı uygulamaya yöneliktir. Yani devrimciliğin, komünizm davasının savunulmasına, emperyalizme-faşizme ve her türden gericiliğe karşı mücadelenin yürütülmesine karşı Alman devleti “kararlılık” vurgusu yapmaktadır. Bu tutuklamaların tek gerekçesi bu gerici tutumdur.
Elbette devrimciler, komünistler tutuklama saldırısı karşısında dün olduğu gibi bugünde yılmayacak, geri durmayacaktır. Mahkemelerde yargılanan değil yargılayan olmaya devam edeceklerdir.
Ancak saldırı pervasızdır. Devrim ve komünizm mücadelesine yöneliktir. Faşist ve emperyalist saldırılara karşı halk kitlelerinin mücadelesini sindirmeye yöneliktir. Yeniden tutuklama saldırısı Dr. Banu Büyükavcı, Sami Solmaz ve Dr. Sinan Aydın’a tüm demokratik haklarından, dünya görüşlerinden, kimliklerinden kopması için korkutma operasyonudur. Buna karşı tüm Türkiyeli göçmen örgütlerini, demokratik ve ilerici kesimleri, Avrupa’nın ve özelde Almanya’nın tüm devrimci, sosyalist, komünist, anti-faşist ve demokrasi savunucusu güçlerini bu saldırıya karşı kesin kararlı ve net duruş sergilemeye davet ediyoruz. Tüm alanlarda “devrim mücadelesi ve devrimciler yargılanamaz” sloganı etrafında kenetlenmeye, tavır koymaya, kamuoyu oluşturmaya ve etkin eylemlerle bu saldırıyı püskürtmeye davet ediyoruz.
Devrimci mücadele sınırlanamaz, engellenemez ve yasaklanamaz.
Devrimcilerin halkın çıkarları için yürüttükleri mücadele engellenemez.
Emperyalist Almanya ve Faşist Türkiye Cumhuriyeti’nin tutuklama saldırısına karşı mücadeleyi büyütelim.
Banu Büyükavcı, Sami Solmaz ve Sinan Aydın’ın yeniden tutuklanmasına karşı duralım.
Münih Davası gericiliktir, gericiliği alt edelim. Tüm Münih dava tutsaklarına hemen özgürlük.
HAZİRAN 2019
PARTİZAN