2020 yılı 1 Mayıs’ını koronavirüs salgınının dünyayı ve ülkemizi birçok yönden etkisi altına aldığı koşullarda karşılıyoruz.
Dünyanın dört bir yanında başta işçi sınıfı olmak üzere emekçi ve ezilenlere dönük saldırılar yoğunlaşırken, emperyalist merkezlerde dahil tüm dünya büyük çaplı krizin tam ortasına düşmüştür. Halkın yaşam ve gelecek sorunu derinleşmiş, virüs salgınıyla beraber tüm sorun ve çelişkiler daha büyük boyutta ayyuka çıkmıştır. Virüs için alındığı söylenen sokağa çıkma yasakları, patronların karını düşürmemek ve egemenlerin politik-ideolojik tahakkümüne hizmet edecek şekilde gerçekleşmektedir. Ülkemizde virüs nedeniyle işini kaybeden ya da kaybetme tehlikesi olanların sayısı 4 milyonu aşmışken emperyalist ABD’de bu rakam 22 milyona yaklaşmıştır. Türkiye gibi ülkelerde işçi sınıfı ve emekçiler salgının yarattığı en ağır tabloyla karşı karşıya olsa da salgının büyüttüğü kriz tüm dünya işçi sınıfını ve halk kitlelerini sarıp sarmalamaktadır.
Salgının derinleştirdiği kriz ve bu krize karşı egemenlerin aldığı tutum göstermektedir ki ilerleyen dönemde işçi sınıfı ve yoksul kitleleri daha yoğun bir biçimde açlık, kıtlık, işsizlik, azgın sömürü ve hastalık beklemektedir. Emekleri, ülkeleri sömürülen ve salgının ölümcül risklerine feda edilen işçi sınıfı ve dünya halkları, kapitalist-emperyalist sisteme karşı örgütlü mücadelesini yükseltmek, sistemin krizini, sistemi alt etmenin bir aracına dönüştürmek zorundadır. İşçi sınıfı tüm maddi değerleri ve yaşamı üretenin kendisi olduğu bilinciyle çarkları durdurmadan ne salgından ne azgın sömürüden ne de işsizlik ve açlıktan kendisini koruyamayacaktır.
İşçi sınıfına sefalet ve ölüm; egemen sınıflara sefahat ve şatafat
Ülkemizde ise Türk hakim sınıfları da salgının yarattığı yangında ayakta kalabilmek için sermayeyi kurtarmaya odaklanıyor, patronlar için “tedbir” paketleri açıklıyor. İşçi sınıfı ve geniş emekçi kesimler ise yangının orta yerine atılarak emekleri ve yaşamları bu yangına feda ediliyor. Salgın gerekçesiyle işçiler için uygulandığı söylenen “kısa çalışma” ve “gelir desteği” gibi adımlar dahi işçinin işsizlik sigortasından kesilerek patronlara bir desteğe dönüştürülüyor. “Tedbir” diye açıklanan yasa ve uygulamalar işçi sınıfına bir saldırı içerirken kazanılmış hakları gasp ediliyor, işçi sınıfı ve emekçilere ya işsizlik ve açlık ya da daha ağır çalışma şartları ve sömürü reva görülüyor.
Faşist diktatörlük yaşanan krizin büyümesinden duyduğu korku ile salgının yayılmasını engelleyecek tedbirler almak yerine her ne pahasına olursa olsun üretim ve sömürünün devam etmesine yönelmiştir. İşçi ve emekçiler lehine hiçbir ekonomik-sosyal paket söz konusu değildir. Tam tersine “biz bize yeteriz” sloganıyla, halktan para toplama kampanyası başlatılmıştır. Bu tutum, devletin kriz karşısındaki iflasının hem de krizin faturasını halka kesmesinin ilk adımları olarak görülmelidir. İşçi ve emekçiler bağışa zorlanmış, maaşlarından bu kampanyaya katkı amacıyla kesintiler yapılmıştır. Hakim sınıfların “biz bize” açıklamasında işçi sınıfı ve halk yoktur. Hakim sınıflar ve halk aynı gemide gösterilmek istense de aynı gemide değildir. “Biz bize” sloganı; siz işçiler ucunda ölüm de olsa çalışmalı, artı-değer üretmeye devam etmelisiniz biz egemenler ise sermayemizi ve devletimizi korumalıyız anlamına gelmektedir. İşçi sınıfına sefalet ve ölüm dayatılmakta egemen sınıflara ise sefahat ve şatafat sunulmaktadır.
Bu krizde, Kürt ulusu ve ezilen ulusların, göçmenlerin, mültecilerin payına daha katmerli bir ayrımcılık, baskı ve sömürü; Alevilere ve ezilen inançlara ise asimilasyon ve ekonomik-sosyal dışlanma düşmektedir. Kadınlara, LGBTİ+’lara daha fazla şiddet, cinayet ve sömürü reva görülürken halk gençliğini ise yeni ucuz işgücü olarak geleceksizlik beklemektedir. Tarımda şirketler hakim kılınarak, maliyetler artırılarak köylülere daha fazla yoksulluk sunulurken halkın gıda ve beslenme ihtiyacı yok sayılarak tüm emekçiler yoksulluğun ve kıtlığın pençesine atılmaktadır.
Bu koşullarda 1 Mayıs’ın tarihsel anlamı daha da önem kazanmakta, proleter devrimcilere ve sendikalara önemli görevler yüklenmektedir. İşçi sınıfı ilk defa salgınlarla ve kriz bahanesiyle yoğunlaştırılan saldırılarla karşılaşmıyor. Tarihsel deneyimlerimiz bize göstermektedir ki her kriz dönemi işçi sınıfı için bir saldırı olduğu gibi devrimci fırsatlar dönemidir. Eğer hastalanmak ya da aç kalmak, yaşamak ya da ölmek bu kadar net bir çelişki olarak karşımızda duruyorsa işçi sınıfı da sınıf düşmanlarına karşı bu netlikte mücadele etmek zorundadır. Bugün ve gelecekte bunun yolu üretimden gelen güçle birlikte hesap soruculuktur. İşçi sınıfının mücadele silahları grev, direniş ve fiili-meşru eylemlerdir.
Ülkemizde sarı, işbirlikçi sendika konfederasyonlarının 1 Mayıs’ı sembolik anmalara, balkonlara ve sosyal medyaya hapseden tutumlarına karşı işçi sınıfı ve emekçiler bulundukları tüm alanlarda; fabrikalarda, şantiyelerde, sokaklarda, mahallelerde 1 Mayıs’ın kızıllığıyla üretimi durdurmalı eyleme geçmelidir. Eğer işçiler “evde kalamıyor”, salgına ve patronların kâr hırsına feda ediliyorsa işçi sınıfı da eylemsiz kalmayacaktır.
İşçi sınıfı, bu sömürü düzenini yıkacak, bir avuç asalağın hüküm sürdüğü bu düzeni alaşağı edecek yegane sınıftır. İşte, 1 Mayıs işçi sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma günü bu şekilleniş ve tarihsel misyonda vücut bulmuştur.
2020 yılı 1 Mayıs’ını kutlama alanlarımız salgın günlerinde üretimin devam ettirildiği fabrikalar olacak!
2020 yılı 1 Mayıs kutlama alanımız salgın günlerinde çalıştırılan inşaat alanları, şantiyeler olacak!
2020 yılı 1 Mayıs kutlama alanımız, salgın günlerinde üretime devam eden atölyeler olacak!
2020 yılı 1 Mayıs kutlama alanımız, işçi ve emekçilerin yaşam alanları olan yoksul mahalleler olacak!
Bu alanların tümünde başta örgütlenme olmak üzere haklı taleplerimizi haykıracak ya açlık ya da ölümle yaşamaya mahkum edildiğimiz bu düzene öfkemizi haykıracağız. İşçi sınıfının Birlik-Dayanışma-Mücadele günü olan 1 Mayıs’ı, yarını kazanma kararlılığı, kavgayı büyütme andı ile kutlayacağız.
– “YA AÇLIK YA SALGIN” DAYATMASINA KARŞI ÖRGÜTLENELİM!
– SALGIN GÜNLERİNDE ÜRETİM DEĞİL ÜCRETLİ İZİN!
– KRİZİN FATURASINI ÖDEMEYECEĞİZ!
– SELAM OLSUN İŞÇİ SINIFININ BİRLİK-DAYANIŞMA VE MÜCADELE GÜNÜ 1 MAYIS’A!
– 1 MAYIS KIZILDIR KIZIL KALACAK!
PARTİZAN