İstanbul/Kartal:1989 yılından beri küresel tekstil ve spor giysisi endüstrilerinde çalışan işçilerin güçlenmesini desteklemeye ve çalışma koşullarını iyileştirmeye dönük çalışmalarıyla bilinen Clean Clothes Campaign’in (CCC) yani Temiz Giysi Kampanyası’nın Türkiye temsilcileriyle bir röportaj gerçekleştirdik.
-İlk olarak CCC nedir? Amaçları ve faaliyetleri hakkında bilgilendirme yapar mısınız?
Aybala Yalçın(CCC-Türkiye) : 1989 yılında Amsterdam’da kurulmuş bir oluşum CCC. Genellikle Avrupa ülkelerinde yaygın olan bir kampanya, Türkiye’ye yakın tarihte 2008 yılında geldi. Esasında slikosis ile mücadelede kazanımlar elde eden arkadaşımızın emeğiyle Türkiye’ye gelen bir kampanya. İlk olarak gerilla tarzı bir çalışmamız oldu. Sadece derneğimiz vardı ve diğer kampanyaları destekleme imkanımız oluyordu. Küresel olarak giyim ve tekstil iş kolunda çalışan işçilerin çalışma koşullarını iyileştirmek, insanca yaşanabilecek bir ücret almalarını sağlamak, bu ücrette sadece beslenme barınma değil aynı zamanda eğitim ve sağlık hakkı gibi kazanımları elde etmeyi sağlamak gibi amaçlarımız mevcut.
Peki bu amaçlarınızın şuan tam olarak ne safhasındasınız? Türkiye’de ki çalışmalarınız ne durumda küresel boyutta ki çalışmalarınızın gerisindedir diyebilir miyiz?
A.Y: Tabii bu amaçlarımızın gerçekleşmesi noktasında dediklerimizden uzağız, özellikle de Türkiye’de dünya ölçeğinin daha da altındayız. Çünkü Türkiye’de taşeron çalışma diye bir gerçeklik var, hatta teşaronun teşoronu bile diyebiliriz. Bir anlamda bu durum bizim işçilere ulaşma imkanımızı da zorluyor. Fabrikaların yerlerini bilmiyoruz, atölyelerin yerlerini bulmakta güçlük çekiyoruz. Çoğu uygunsuz çalışma koşullarının olduğu iş yerleri büyük iş cinayetleri olduğu zaman ancak ortaya çıkıyor. İşçilerle birlikte mücadele ediyor, tüketiciyi bilinçlendirme çalışmaları yapıyoruz.
Tüketiyici bilinçlendirmek dediniz, bunu biraz daha açar mısınız?
A.Y: Bu bizim için oldukça önemli bir nokta, çünkü sermaye boyutuyla bu sektörü ayakta tutan tüketiciler oluyor. Çalışmalarımızda sendikalarla beraber hareket ediyoruz. Sendikadan bağımsız çok hareket etmiyoruz. Küresel imza kampanyalarıyla şirketler üzerinde ciddi baskılar kurabiliyoruz.
Mücadele ettiğiniz alan en çok kayıtdışı çalışmanın olduğu iş kolu, bu durum çalışmalarınızı nasıl etkiliyor?
A.Y: Çalışmalarımızı etkiliyor kesinlikle. Ama çalışmalarımız iki yönlü ilerliyor, insanlarla ilk temas kurduğumuzda bu durumda bihaber olduğunu görüyoruz. Adil çalışma koşulları çalışma şartları gibi. Temiz Giysi Kampanyası dediğimizde bile size temiz giysilerimizi verelim deniliyor, oysaki Temiz Giysi’den kastımız sömürü ve kanlanmamış giysi anlamına geliyor. Bu durumda bayağı yol almamız gerektiğini düşünüyorum.
Markalar ve şirketler üzerinde baskı kurma kazanımlar elde etmek konusunda nasıl çalışmalar yapıyorsunuz?
A.Y: Örnek bir olayı anlatmak istiyorum. Biz şeffaflık kampanyasında change.org üzerinden bir imza kampanyası başlattık ve her imzalayan kişiden markalara bir mektup gidiyordu. Kampanyanın etkisi büyüdükçe markalar zora girdi. Biliyorsunuz kapitalist sistemde PR çok önemli ve markalarda genelde PR üzerinden reklamını gerçekleştirir, satışını ona göre yapar. Kamuoyu baskısıyla geri adım attırabiliyoruz.
Hem Avrupa hemde Türkiye’de üretim tarzları, çalışma tarzı hakkında bir karşılaştırma yapabilir misiniz?
A.Y: Çok ilginç birşey söyleyeceğim, Avrupa’da hemen hemen her ülke üretim yeri olarak Uzak Doğu ve Doğu Asya ülkelerini tercih ediyor. Daha ucuz işgücünün olduğu Bangladeş, Endonezya, Hindistan ve Singapur gibi ülkelerde yapılıyor. Bu durumda bizi zorluyor.
Bugün tekstil iş kolunda çalışan DERİTEKS Sendikası’nın genel kurulu oldu. Son olarak işçilere ve sendikaya bir çağrınız var mı?
A.Y: Sendika haktır diyoruz. Her zaman sendikal çalışmanın destekçisi olduk. Sendikalar işçinin kendisidir.
Linda G. (CCC-Türkiye): Örgütlenin!