Dersimlilerin tarihsel hafızası saldırıların sürekliliğinden kaynaklı hep günceldir. Sürekli boşaltılan, göçe zorlanan Dersim coğrafyası 90’lı yıllarda tamamına yakını boşaltılarak insansızlaştırılmıştır. 1999 yılında Dersim’deki bu insansızlaştırmayı ortadan kaldırma, boşaltılan köylere yeniden hayatı taşıma, devletin burada oluşturduğu sistemli baskıları kırma mücadelesinin mevzilerinden biri olarak Dersim kurumları ve devrimci yapılar tarafından “Munzur Kültür ve Doğa Festivali” ismiyle bir festival örgütlenmiştir. Devletin tüm engelleme çabalarına rağmen devrimci bir ruhla başlayan ve aradan geçen 22 yıllık süreç içerisinde (son yıllarda kesintiye uğrasa da) Dersim’de devletin sosyal-siyasal-kültürel ve doğaya yönelik saldırılarına karşı önemli bir cephe olarak her yıl on binlerce insanın katılımıyla örgütlenmiştir.
Dünden bugüne Dersim üzerindeki saldırılar, egemenlerin politik-askeri-kültürel yönelimi çerçevesinde hızından hiçbir şey kaybetmeden devam etmektedir. Gerek hala “Çıban” olarak görülmesi, gerekse de sınıf mücadelesinin sıcak mevzilerine ev sahipliği yapması nedeniyle Dersim, her geçen gün daha da azgınca saldırılara maruz kalmaktadır. Kuşkusuz bu saldırıların en başında Dersim halkının devrimci dinamiklerini yok etme hedefi vardır. Bunun için egemen sınıfların saldırılarının en başında bu dinamiği ortaya çıkaran sosyal-kültürel geçmişini unutturma, kendi tarihine yabancılaştırma politikaları yer almaktadır.
Bununla birlikte rant saldırıları, (barajlar-madenler-HES’ler, kalekol-kule yapımları, inanç turizmi adı altında inanç merkezlerine yönelik saldırılar) yasaklar, askeri operasyonlar adı altında yakılan ormanlar vesilesiyle doğasıyla bütünleşmiş, ondan güç alan Dersim halkının doğayla bağını ortadan kaldırma, bölgeyi insansızlaştırma politikaları da devam etmektedir. Ajan-işbirlikçileştirme, koruculuk-gizli koruculuk, Dersim halkının kendi tarihine ihanet olanağı olarak egemen sınıflar tarafından “istihdam alanı” olarak sunulmaktadır. Dili-kültürü-inancı asimile edilmeye, yabancılaştırılmaya ve kendi sınıfsal çıkarlarına entegre edilmeye çalışılmaktadır. Kısacası Dersim, devlet tarafından dört bir yandan mengene içinde sıkıştırılmaya devam etmektedir. Kuşkusuz Dersim’e yönelen bu saldırılar, yeni değildir, egemen sınıflar tarafından tarihsel bir politika olarak uygulanagelmiştir ve bugün de uygulanmaktadır.
22 yıllık tarihi boyunca “Munzur Kültür ve Doğa Festivali” tam da bu saldırılara karşı direniş mevzilerinden biri olarak ortaya çıkmış ve bugüne kadar taşınmıştır. Partizan olarak “Munzur Kültür ve Doğa Festivali”ne bir amaç olarak bakmıyoruz ancak yarattığı sinerji, siyasal, kültürel, doğa ve çevre gündemli misyonuyla önemli bir alan olduğunu düşünüyor ve bu temelde yaklaşıyoruz. Bu yıl 20’incisi düzenlenmesi planlanan festival örgütlenmesine de bu temelde yaklaştık. Devrimci, demokrat, yurtsever kurumlar ve yöre derneklerinin katılımıyla üç festival örgütlenme toplantısı gerçekleştirilmiştir. Bu toplantıların ilk ikisi, festivalin yapılıp yapılmaması temelinde yürütülen tartışmalardır. Bu tartışmaların odaklandığı iki nokta olmuştur. Birincisi artık festivalin misyonunu tamamladığı, diğeri ise pandemi koşulları nedeniyle ortaya çıkan kaygılar olmuştur. Bu toplantılar sonucunda EMEP ve HDP iki ayrı gerekçe ile festivalden çekildiklerini ilan etmiştir.
Toplantılarda ortaya çıkan her iki anlayışa da karşı durarak festivalin örgütlenmesi noktasında bir tavır içerisinde olduk. Özellikle “festivalin misyonunu tamamladığı” gerekçesinin bir karşılığı olmadığını söylememiz gerekir. Zira yukarıda da saydığımız egemen sınıfların saldırıları azgınca devam ederken, buna karşı ortaya çıkan bir mücadele aracının misyonunu tamamladığını iddia etmek saldırılardan bir haber olmak anlamına gelmektedir. Bu konuda misyon tartışmasını, “tamamlandı” üzerinden tartışmak yerine “misyonunu oynayamayan” bir nokta üzerinden tartışmak ve buna yönelik çözüm üretmek gerekmektedir. Elbette hiçbir mücadele aracı sonsuz değildir. Ve bir araç olmaktan öte misyonu yoktur. Ancak Dersim’de festival gibi bir aracın devrimci-ilerici dinamiklerini yok sayarak bugün çeşitli nedenlerle yeterince misyonunu oynayamadığını söylemek yerine, yarattığı etki, sinerji ve dinamiğin, özüne uygun bir ele alışın tartışılarak kısır döngüye doğru gitmesini engellemek de en başta devrimci-ilerici kurumların, festivalin Dersim halkıyla tahrip olan bağının yeniden tesis edilmesini sağlayacak bir ele alış içerisinde olmak doğru olan yaklaşım ve tutumdur. Bu anlamda bu tutumun karşısında olarak yine pandemi koşullarını da hesaba katarak, mutlaka barınma ve sağlık konularında hazırlık yapıp en azından stadyum gibi büyük konserlerden kaçınıp Dersim’in güncel sorunları ve kültürünü en iyi şekilde yansıtabileceğimiz kısıtlı bir festivalin yapılmasını savunduk. Pandemiyle birlikte işçi sınıfı hunharca çalıştırılmış, doğa saldırıları devam etmiş, devletin baskı, katliam ve tutuklama furyası artarak sürmüştür. Ülke genelinde devam eden bu saldırı dalgası Dersim’de de hızından hiçbir şey kaybetmeden devam etmiştir. Bu nedenle festival örgütlenme toplantılarına katılmak ve festivali kendi özüne uygun bir ele alışla örgütlenmesi gerektiği konusunda bir yaklaşım içinde olduk. Gerçekleşen ilk “Festival Örgütleme Toplantısı”nda Dersim Belediyesi ve DEDEF’in davetiyle sistem partilerinin de katıldığı bir toplantı oldu. Bu toplantıda AKP’li Mazgirt Belediye’si son sözü alarak adeta kayyum politikalarını savunmuş ve kayyum politikaları üzerinden “demokrasi” dersi vermeye çalışmıştır. Bu toplantıda birçok kurumun tepki göstermesi üzerine divan tarafından tepkiler “demokrasicilik” adına bastırılmaya çalışılmıştır. Bizzat saldırıların merkezinde olan faşist parti temsilcilerinin bu toplantılara dahil edilme çabası “düşman” bilincindeki savrulmayla ilgilidir. Bu toplantıda dost düşman ayrımını hesaba katmayan, festivalin kimlerle yapılacağını, kimlerle yürüneceğini unutan bir ‘komünist’ belediye aklıyla yürütüldüğünü görüp eleştirilerimizi dile getirdik. Öte yandan üçüncü toplantıda bir Tertip Komitesi kurulup yol haritası çıkarılarak, festival programının oluşturulması gerekirken yine dayatmacı ve sekter bir tarzda sanatçı, panelist ve program saatlerinin yazılı olduğu hazır bir programla karşılaştık. Bunca can yakıcı sorun varken programın şiir, müzik dinletileri ve çocuk oyunlarına boğulması tamamen gerçekliğinden koparılmış, yasak konulmasın endişesi taşıyan, bu topraklara halka hiçbir getirisi olmayan, süreci geçiştiren bir festival anlayışı içinde olmayacağımızı belirttik. Bu durumda Dersim Belediyesi ve DEDEF’in sadece görüntü olarak ortaklaşmak isteyen, aslında kendilerince her şeye karar veren bir anlayışla hareket ettikleri görülmektedir. Bu dar, sekter, dışlayıcı, kolektif çalışma anlayışına yabancı tavır neredeyse birçok ortak çalışmada sergilenmeye başlanmıştır.
Bu temelde sonuçlanan toplantı sonrası, önümüze konulan programın taslak olduğu ve ortaklaşmamız, programa katkı sunmamız istenmiştir. Yanlış işletilen süreç ve festival örgütlenmelerinde CHP, AKP belediyeleri cirit atarken; festival çağrıcısı kurumlarla sırf “bir arada olalım, festival yapılsın” diye ısrarla orada kalmamızın ne bize ne de Dersim halkına hiçbir faydası yoktur. Burjuva faşist partilere gösterilen toleransın, devrimci kurumlara gösterilmediği bir ele alışla, saldırıların merkezindeki faşist partinin belediyeleriyle ortaklaşarak saldırılara karşı cephe olma anlayışının kazanımdan çok kayıp getireceğini düşünüyoruz.
Partizan olarak bu yıl planlanan festival örgütlenmesinin kendi misyonuna uygun olmadığını, sırf “festival yapalım” anlayışıyla ve ciddiyetsizliğiyle bir ele alış olduğunu düşünüyoruz. Amacımız ortaklaşma adına bir panelist, bir sanatçı çıkarmak değil, Dersim’e yönelik gerçekleştirilen saldırılara cephe oluşturabilecek bir festival programı çerçevesinde ortaklaşmak ve festivali bu temelde örgütlemektir. Bunun olmadığı yerde geçiştirmeci bir festival anlayışının (herhangi bir sağlık ve barınma koşullarının da tartışılmadığını not edelim) parçası olmayacağız. Bu nedenle bu yıl 20’ncisi düzenlenecek olan “20. Munzur Kültür ve Doğa Festivali”nden çekildiğimizi devrimci-demokrat kamuoyuna ve Dersim halkına bildiriyoruz. Ancak bu festivalin henüz misyonunu tamamlamadığı ve önümüzdeki yıllarda gerçek misyonuna layık bir şekilde örgütleme anlayışıyla, çabamızdan da geri durmayacağımızı belirtiyoruz.
Bununla birlikte Dersim’de devletin tüm saldırı dalgasına karşı kendi araç ve çalışmalarımızla set olacağız. Dersim’in belirlediğimiz tüm sorunları etrafında bu süreci örgütleyip çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Halkımızın diline, kültürüne, doğasına, inancına, devrimci ilerici kimliğine yönelik her türlü saldırıya karşı Dersim’in direniş geleneğiyle karşı koyalım. İnsansızlaştırmaya karşı yaşam alanlarımıza daha güçlü tutunalım. Umudumuzu örgütlenerek büyütelim.
DERSİM PARTİZAN
Temmuz 2021