H.Merkezi: İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Merkezi, Ankara’daki Yüksel direnişinin 1. yıl dönümü dolayısıyla açıklama yaptı. Bir yıllık direnişi raporlaştıran İHD, “Yüksel direnişçilerinin biran önce kamu görevine iade edilmesi sağlanmalıdır” dedi
İHD açıklamasında şunları söyledi:
“Anayasaya açıkça aykırı olmasına rağmen OHAL KHK’ları ile bugüne değin yaklaşık 113 bin kamu görevlisi kamu görevinden çıkarılmış ve bunlara yargı yolu kapatılmıştır. Ne yazık ki AİHM’de kendisine yapılan başvuruları kabul etmemiştir. İhraç edilen kamu emekçilerinin yapabileceği tek şey buna karşı barışçıl ve demokratik yollarla direnmek ve elbette hukuksal yollarla hak aramaktır. Böylesi bir ortamda Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde akademisyen olan Nuriye Gülmen kamu görevinden açığa alınmıştır. Hem kendi durumunu hem de ihraç edilen kamu emekçilerinin durumunu gündeme taşımak amacı ile ve tek taleple “İşimizi geri istiyoruz!” diyerek 9 Kasım 2016 günü Ankara Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde tepkisini dile getirmeye başlamıştır. Nuriye Gülmen’in başlattığı bu direnişi sırasıyla Acun Karadağ, Semih Özakça, Veli Saçılık ve diğerleri sürdürmüştür.”
Sürece çözüm olarak sunulan işlevsiz bir komisyon
Bu direnişlerin ve KESK ile KESK’e bağlı sendikaların 2016’da devam eden eylem ve etkinliklerinin de etkisi ile hükûmet OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu kurmak zorunda kaldığının vurgulandığı açıklamada “Siyasi iktidarın keyfi uygulamaları o denli gelişti ki kendi KHK’sı ile ilan ettiği OHAL İnceleme Komisyonu’nu bile Şubat 2017’de kurması gerekirken bunu Temmuz 2017’ye bıraktı ve başvuruları da 14 Temmuz 2017 tarihinden itibaren 60 gün boyunca aldı. Komisyona başvurular yapılmış olmasına rağmen komisyon hala bir tek dosya için bile karar vermemiştir” denildi.
Yüksel’deki direnişin ardından Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın 11 Mart 2017 tarihinde süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine başladıklarını hatırlatan İHD açıklamasına şöyle devam etti:
“Açlık grevi eylemi ile birlikte siyasal iktidarın OHAL KHK’ları ile gerçekleştirdiği keyfi uygulamalar daha fazla konuşulur oldu. Bu direnişi kırmak ve kriminalize etmek amacı ile İçişleri Bakanlığı, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yı Anayasa’nın 15. Maddesi’ndeki ‘suçsuzluk karinesi’ne açıkça aykırı olacak şekilde terörist ilan etti ve üzerlerinde daha fazla yargı baskısı kurulmasını sağladı. Esasen İçişleri Bakanlığı’nın bu tutumu tam bir görev suçudur. İçişleri Bakanlığı’nın bu tutumu, Türkiye’deki OHAL rejiminin karakterini ortaya koymaktadır. Yüksel Direnişini kırmak amacı ile Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, 21 Mayıs 2017 günü gözaltına alındılar ve 23 Mayıs 2017 tarihinde tutuklandılar. Haklarında açılan dava Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam etmektedir. Semih Özakça 20 Ekim 2017 tarihinde tahliye edilip ev hapsine alınmıştır. Nuriye Gülmen’in tutukluluğu halen sürmektedir. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın açlık grevi, bugün itibari ile 246. gününde sürmektedir. Nuriye ve Semih 21 Mayıs 2017 tarihinden önce de defalarca gözaltına alındılar. Haklarında yasa dışı silahlı örgüt üyeliğinden 2 dava açılmış olup ikisi birleştirilerek tek dava halinde sürdürülmektedir.”
Yüksel Direnişi’ne 232kez polis saldırısı düzenlendi
Yüksel direnişçilerine açılan davalara rağmen direnişin devam ettiğini belirten İHD, polisin eylemcilere yüzlerce kez saldırı düzenlediğini hatırlattı. Yüksel Direnişçileri hakkında 5 kere ayrı ayrı dava açıldığını ve bu davaların Ankara Asliye Ceza Mahkemelerinde devam ettiğini de ifade eden İHD, polisin eylemcilere yönelik saldırısıyla ilgili şu bilgileri paylaştı:
“Yüksel Direnişçilerinin her gün yaptıkları basın açıklamalarına 1 yılda polis tarafından 232 kez müdahale edilmiştir. Bu müdahalelerde toplam 692 kişi işkence ve kötü muamele yasağı kapsamında muameleye maruz kalmıştır. Polisin bu muamelesi genellikle kaba dayak yolu ile darp etmek, doğrudan doğruya yüze karşı biber gazı sıkılması, doğrudan doğruya hedef gözetilerek plastik mermi sıkılması, plastik kelepçe ile gözaltı arabasında saatlerce bekletmek, bütün sokağı etkileyecek şekilde yoğun biber gazı kullanılması ve tazyikli su sıkma biçiminde olmuştur. Bugüne değin bu muamelelerle ile ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı resen hiçbir soruşturma açmamış, hiçbir polis memurunun ifadesine başvurmamıştır. Kendisine yapılan işkence ve kötü muameleyi şikayet eden Veli Saçılık’ın şikayeti sonucu takipsizlik kararı verilmiştir. Bu hususla ilgili adli süreçler (itiraz gibi) devam etmektedir.
Yüksel Direnişçilerine bir yılda 232 kez yapılan polis müdahalesi sonucunda 586 gözaltı işlemi yapılmıştır. Elbette bu gözaltına alınan kişiler Yüksel Caddesi’nde açıklama yapmak isteyen kişilerdir. Örneğin; Veli Saçılık ellinin üzerinde gözaltına alınmıştır. Gözaltına alınan ve darp edilen kişi sayısını, Yüksel Direnişçilerine yapılan ayrı ayrı gözaltı ve darp olarak anlamak gerekir.
Saldırının maddi boyutu on binlerce lira para cezası
Yüksel Direnişçilerine bugüne değin defalarca Kabahatler Kanununa muhalefet etmekten, OHAL yasasına muhalefet etmekten dolayı idari para cezaları verilmiştir. Tespit edebildiğimiz kadarı ile sadece Veli Saçılık, Mehmet Dersulu, Acun Karadağ, Nazan Bozkurt, Sultan Aydoğmuş, Mustafa Keçeli, Simge Aksan, Gülnaz Bozkır, Perihan Pulat’a defalarca idari para cezaları verilmiştir. Bu para cezalarının toplamı on binlerce TL civarındadır. Yüksel eylemcilerine başlangıçta destek veren ve daha sonra da kendisi de ihraç edildikten sonra eylemci olan İHD MYK üyesi Adnan Vural’a da 2 kez 227 TL’den idari para cezası verilmiştir.”
Direnişçilerin Avukatları tutuklandı
Direnişçilerin avukatlarının da tutuklandığının hatırlatıldığı raporda, ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın 8 Kasım’da İstanbul’da gözaltına alındığı ve halen adliyeye çıkarılmadığı belirtildi.
Yüksel direnişçileriyle yapılan dayanışma eylemlerinde de gözaltılar yaşandığını belirten İHD, “Yüksel Direnişçilerinin tek bir talebi bulunmaktadır. Anayasaya aykırı olarak kamu görevlerinden ihraç edilmelerinin ortadan kaldırılıp işlerine geri iade edilmektir. Bunun dışında bir talepleri olmamıştır. Bu konuda da karar verecek olan OHAL İnceleme Komisyonu halen hiçbir karar vermemiştir. Yüksel Direnişçileri basın açıklamalarını yaparken hiçbir şekilde en küçük şiddet eylemine başvurmamış, şiddeti teşvik edecek hiçbir açıklama yapmamıştır. Buna rağmen eylemcilerin direnişini kırmak için 9 kişi hakkında 2 ayrı davada yasa dışı silahlı örgüt üyeliğinden suçlanıp yasa dışı örgüt propagandası yapmalarının iddia edilmesinin hiçbir hukuki karşılığı bulunmamaktadır. Türkiye’de işini istemek ve bunun için ısrarla ve inatla basın açıklaması yapmak görüldüğü gibi suç olarak değerlendirilmektedir. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir” dedi.
Yüksel’de yaşanan OHAL fotoğrafıdır
Yüksel’de yaşananların OHAL’in bir fotoğrafı olduğunu söyleyen İHD, “Bütün bu olup bitenlere ev sahipliği yapan Yüksel Caddesi ise 27 Mayıs 2017 tarihinden beri gösteri yapılamasının engellenmesi amacı ile polis ablukasına alınmıştır. Gösteri yapmak isteyenlere izin verilmemektedir. Bu da yetmezmiş gibi Yüksel Caddesi’nde bulunan İnsan Hakları Anıtı polis bariyerleri ile çevrilmiş ve adeta gözaltına alınmıştır. Yüksel Direnişçilerine, Ankara Yüksel Caddesi ve İnsan Hakları Anıtı’na yapılan bu muamele Türkiye’nin OHAL koşullarındaki fotoğrafını göstermektedir” dedi.
“Türkiye’deki hak ve özgürlüklerin asgari düzeyde dahi kullanılabilmesi için OHAL’in biran önce kaldırılması gerekmektedir” diyen İHD şu talepleri sıraladı:
-Yüksel Caddesi’ndeki polis ablukasının kaldırılması ve İnsan Hakları Anıtı’nın etrafındaki polis bariyerlerinin sökülmesi gerekmektedir.
-Yüksel Direnişçilerinin silahsız ve saldırısız açıklama yapma hakkı bulunmaktadır. Bu haklarına saygı gösterilmeli ve açıklama yapmaları engellenmemelidir.
-Yüksel Direnişçilerine işkence ve kötü muamele yasağı kapsamında yapılan muamelelerde sorumluluğu bulunan tüm kolluk görevlileri ve amirleri hakkında etkili soruşturma ve kovuşturma yapılmalıdır.
-Yüksel Direnişçileri hakkında devam eden davalar biran önce sona erdirilerek beraatları sağlanmalıdır.
-Yüksel Direnişçilerinin biran önce kamu görevine iade edilmesi sağlanmalıdır.
-Açlık grevi devam eden Nuriye Gülmen, Semih Özakça ve Esra Özkan Özakça’nın kamu görevine iadeleri ile birlikte açlık grevini bırakarak sağlıklarına kavuşması için uygun tedavi prosedürüne riayet edilmelidir. Bu kişiler kamu görevlerine iadeleri halinde açlık grevini bırakacaklarını açıkladıklarından dolayı yaşamlarının sona ermemesi için kamuoyunun daha duyarlı olması gerekmektedir.”