Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın katledilişinin 49. yılında İstanbul’da Partizan tarafından panel etkinliği düzenlendi. Aksaray Su Gösteri Merkezi’nde düzenlenen etkinliğe Alınteri, Mücadele Birliği, Kaldıraç, Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) ve Partizan konuşmacı olarak katıldı. Panel etkinliğinde konuşmacı olarak yer alan Komün ve Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) çeşitli gerekçelerle etkinliğe katılmadı.
Etkinlik devrim ve komünizm şehitleri anısına bir dakikalık saygı duruşu ve Partizan adına yapılan açılış konuşmasıyla başladı. Partizan adına yapılan konuşmada katılımcı kurumlar selamlanırken komünist önder İbrahim Kaypakkaya da anıldı. Açılış konuşmasında “Saklanmaya çalışılan meşale bugün de aydınlatmaya devam ediyor. Partisi onun için “saklanmaya çalışılan bir meşale” derken hem düşmanlarının korkusunu dile getirmiştir hem de bir komünistin devam eden sınıf mücadelesinde yaşadığını, yaşayacağı gerçeğini… İbrahim yaşamıyla, yaptıklarıyla, devrim için geliştirdiği tezlerle, kurduğu partinin temelleri olmaya devam eden beş temel belgesiyle egemen sınıfları korkutan bir meşaledir.” denilerek İbrahim’in alevlendirdiği meşalenin hâlâ yandığı vurgulandı. “Bugün onu anarken sadece geçmişe ait bir tavrı, genel siyasi hattı, söylemleri konu etmiyoruz; onu bugünü kavramak için, komünist çizgiyi yeniden üretmek, somutlaştırmak için, bugün yaşananları anlamak için bir komünistten, ülkemizin en büyük komünistinden neler öğrenebileceğimizi ortaya çıkarmak için anıyoruz.” ifadelerine yer verilen konuşmada “Sönmeyen meşale derken biz onun söylediklerinin geçerli olmaya devam ettiğini, ancak onun yol göstericiliğinde devrimin ilerleyebileceğini söylüyoruz.” denildi.
‘SÜRECE UYGUN ARAÇ VE YÖNTEMLER ÜRETİLMELİ’
Panelde ilk olarak söz alan ve devrim şehitlerini anarak sözlerine başlayan Alınteri temsilcisi ’71 devrimci önderlerinin 50 yıllık reformist gelenekten, TC’nin derinleşmiş hegemonyasına karşı olan süreçte kitlelerle birlikte devrimci kopuş yaşadıklarını belirtti. Ülkemizde ’71 devrimci kopuşu özelinde ittifak anlayışının devrimde ısrar odağında şekillendiğini söyledi.
Alınteri temsilcisi konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “İbrahim sadece işkencedeki direnişiyle, Kürt ulusal sorunu hakkındaki yaklaşımı ile değil, İbrahim aslında bunlarla birlikte üretim ilişkilerinde ortaya koyduğu yarı feodal belirlemesiyle anılması gerekir.
“Hem bugünün gelişmişliği içerisinde hem de tarihsel deneyimler ışığında Leninist parti anlayışının iktidar hedefinin korunması ve yeniden üretilmesi gerektiğini savunuyoruz.
“Parti kendisini yok etme anlayışıyla, proletarya diktatörlüğünde nasıl ki sınıflar yok olacaktır Parti de aslında böyle bir yaklaşımla hareket etmelidir. Parti tarihsel zorunlulukların ortaya çıkardığı bir anlayıştır.
“Şimdi halk isyanları var, bu isyanlar iktidar perspektifli anlayışlarla buluşamazlarsa sönümlenmeye doğru gidiyor. Kitleler öncüsünü arıyor. Yeni duruma uygun araç ve yöntemler bulamazsak devrim gibi bir iddiamız da olmaz.”
İbrahim’i özel kılan nedenlere, Komünist Parti anlayışına dair belirlemeler yapan Alınteri temsilcisi “Günümüz koşullarında güç birliğine, eylem birliklerine önderlik edecek bir güç yoktur.” dedi.
‘BİRLİKLER SOMUT BİR PROGRAM ETRAFINDA ŞEKİLLENMELİDİR’
Konuşmasına devrim ve sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleşenleri anarak başlayan Mücadele Birliği temsilcisi Komünist Partinin bir araç olduğunu ve bu noktada amaç-araç tartışması yapılması gerektiğini belirterek Komünist Partilerin ortaya çıkışından bugüne tarihsel bir anlatım gerçekleştirdi.
Mücadele Birliği temsilcisi ittifaklar meselesine dair şu sözleri söyledi: “Biz Demokratik Halk Devrimini savunuyoruz. Bir dizi ittifak kuruluyor ancak sorun şu, kendi önüne devrim programı koymayan, devrim güçlerinin birliğini içermeyen hiçbir birlik ilerleyemez. Almanya’da, Bulgaristan’da gördük bunu. Biz komünistler olarak şunu biliyoruz, işçi sınıfı içerisinde en önemli mücadelelerden biri de ideolojik mücadeledir.
“Önümüzde deneyimler var. Çin deneyimi ve sınıf ittifakları deneyimi var. Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da birleşik devrim somut bir program etrafında tamamlanamazsa kof bir birlik olur. Birlikler eğer yaşam bulacaksa zafere ulaşabilir.
“Her ittifak meselesi de o toprakların güncel iktisadi gelişmişliğiyle tartışılmalıdır. Bugün Türkiye ve Kuzey Kürdistan birleşik mücadelesini savunuyoruz. Bugün birleşik mücadeleye Kürt halkını nasıl katacağız, bunu tartışıyoruz. Bu ittifak bugün Kürt halkının ‘Kendi Kaderini Tayin Hakkı’nı bayrağına yazamıyorsa kazanamaz.
“Tarihimiz boyunca bir dizi birlik deneyimi gördük. Bu birliklerin bugün güçlü birlikler olmasını istiyorsak devrim programını kendi bayrağına yazması, her yerde ifade etmesi gerekiyor. Bugün öne çıkarılması gereken devrim programıdır. Bizim devrim güçlerinin birliğine ihtiyacımız var. Devrimcilerin birliklerinin güçlendirilmesine de ihtiyacımız var. Ancak böyle emekçilerin öfkesini iktidara yönlendirebiliriz.”
‘KAYPAKKAYA ENTERNASYONALİST ÇİZGİYİ MLM PERSPEKTİFLE TEMSİL EDİYOR’
Sözlerine komünist önder İbrahim Kaypakkaya’yı anarak başlayan Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) temsilcisi Paramazlardan Mustafa Suphilere oradan ’71 devrimci çıkışına ve bugüne uzanan tarihsel mirası devrim ve komünizm mücadelesinde bir inanç olarak gördüklerini vurguladı. 49 yıllık tarihsel süreçte başta Kaypakkaya hareketinin bütün bölükleri olmak üzere politik-ideolojik düzlemde bu polemikler ve tartışmaların olduğunu ifade eden SMF temsilcisi bu polemik ve tartışmalarla, deneyimlerin daha ileri düzeyde temsil edilmesi için mücadele ettiklerini söyledi.
SMF temsilcisi konuşmasında şu noktalara değindi: “Bütün devrimci önderleri birbirinden ayırmamakla birlikte niteliksel farklarını ortaya koyarak savunmak gerekiyor. Bu niteliksel farkları keskin biçimde ortaya koyarak kendi tarihsel mirasımızı savunabiliriz. Kaypakkaya enternasyonalist çizgiyi MLM perspektifle temsil ediyor, coğrafyadaki bütün mücadelesinin muhtevasını, KP’sinin ufkunu proleter dünya devriminin merkezine koyan bir perspektifle hareket ediyor. Ve bu onu küçük burjuva devrimciliğinden ayıran yandır. Biz yıllarca ’71 devrimci çıkışındaki kopuşunun ortaya koyduğu tespitleri sınırladık ve ele aldık. Kaypakkaya geleneği yıllarca bu kavrayışsızlığı yaptı. Kaypakkaya’nın esasını oluşturan ögeleri vurgulamada ikinci plana savrulduk.
“Bir KP’nin birlik, cephe, güç birliği siyaseti olmak zorunda. Kaypakkaya da bunu diyor. Halkın birleşik cephesini net bir şekilde ortaya koyması bunu simgesidir. Biz SMF olarak halkın birliği, komünistlerin birliği, devrimcilerin birliğini bir devrimin olmazsa olmazları olarak söylüyoruz. Kaypakkaya’nın net birşekilde ortaya koyduğu mesele dost düşman anlayışıdır. Dost kimi düşman kim buna karşı nasıl bir mücadele izleyeceğiz. Bu ayrım hasbelkader yapılmış bir belirleme değildir. Bu devrimden çıkarı olan tüm güçlerin burjuvaziye karşı birleştirilmesi meselesidir. Bu anlayışlar mutlak değildir, altın kadar saf değildir. Eğer bizler diyalektiği savunuyorsak, doğada her şeyin çelişkiyle birlikte var olduğunu savunuyorsak, birlik, ittifak siyasetini de bu perspektifle ele almalıyız.
“Komünistlerin birliğini özel olarak vurgulamak istiyoruz. Biz komünistlerin birliği meselesi kendi sübjektif değerlendirmelerimizle ya da MLM biliminin nesnel yasalarını yadsıyarak ele alamayız. İdeolojik reçetelere büründürerek sınırlayamayız. Komünistlerin birliği meselesine ayrılıklarımızı ilkesel olarak koyamayız. Yaşanan tarihsel politik meseleleri devrimci temelde muhasebeye dönüştürüp yolumuza devam ederiz. Oralara takılıp kalmayız.
“Biz gelinen aşamada BPKD ile birlikte komünizmin bir dizi temel meselesiyle birlikte Maoist parti anlayışını savunuyoruz. Bunun özü de demokratik merkeziyetçilik ve iki çizgi mücadelesi anlayışıdır.”
SOSYALİZM DENEYİMİ YENİLMİŞ OLSA DA ZAFERLERİ BARINDIRIYOR
Kaldıraç temsilcisi de sözlerine tüm mayıs şehitlerini anarak başladı. Sosyalizm yenilgisine rağmen İbrahimlerin, Mahirlerin, Denizlerin devrimde ısrarlarını kavramak gerektiğini söyleyen Kaldıraç temsilcisi yenilgilere rağmen “sosyalizm içerisinde zaferleri barındırıyor.” dedi.
Kaldıraç temsilcisi konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Emperyalist kapitalist sistem yeni kurallarını dünyaya dayatıyor. Kapitalist sistemle birlikte TC’nin de çözüldüğünü düşünüyoruz.
“TC devleti sömürge bir devlettir, ekonomik olarak AB’ye siyasi olarak ABD’ye bağlıdır. Bu iki kamp arasındaki savaş TC’nin devlet mekanizmasını çökertmektedir. Bir diğeri Kürt devrimidir. TC’nin 40 yıldır tüm mekanizmalarını Kürt devrimi çökertmiştir. TC devleti kuruluşundan bu yana sınıfların reddine dayanıyor. Bir diğerinin de Gezi direnişiyle beraber başlayan direniş dalgası olduğunu düşünüyoruz. ’80’den bu yana oluşturulan korku duvarı Gezi ile beraber aşıldı. Farklı farklı direniş dinamiklerinden bugün bahsetmek mümkün. Biz bu direniş odaklarının yeniden örgütlenmesinden ve birleştirilmesinden bahsediyoruz. Yeniden örgütlenme derken, dost görünenler işçi sınıfını direniş merkezden uzaklaştırmaya çalışıyor. Biz tüm direniş dinamiklerinin işçi sınıfı temelli oluşturulmasını istiyoruz. Birleşik emek cephesi öneriyoruz. Somut örnek verirsek Flormar direnişi, kadın ve işçi direniş odaklarının bir araya geldiği bir direniş. Bugün de adımlarımızı birleşik emek cephesine doğru atıyoruz. Toplamda bu hareketin ilerletici olacağını düşünüyoruz.
“Devrimcilerin birliği meselesinde iki durum var. Birincisi devrimcilerin beraber tutum alma durumu. Diğer yandan da bir perspektife bağlı hareket etme anlayışından bahsediyoruz. Devrimcilerin birliği çok kolay olacak bir şey değil. Programın, güvenin emekle yoğrulmasını düşünüyoruz.
“Bizce bugün işçi sınıfının iktidarı mümkün. Birleşik emek cephesi de ancak işçi sınıfının siyasal özneleriyle olur.”
‘TÜM BİRLİK ANLAYIŞLARI HALKIN BİRLİĞİNE DAYANMAK ZORUNDADIR’
Panelde son olarak Partizan temsilcisi söz aldı. Komünist önderi anarak sözlerine başlayan Partizan temsilcisi İbrahim’in ‘Şimdi biz, herkesin gözü önünde yükseklere bir bayrak çekiyoruz. Bu bayrak, proletaryanın kızıl bayrağı olacaksa, onun kızıllığını bozan bütün lekeler, ciddi ve titiz bir çabayla silinip atılmalıdır.’ sözlerini aktararak konuşmasına devam etti.
Partizan temsilcisi konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Kaypakkaya yoldaşın tüm mücadele yaşamında o lekeleri temizlemekte olduğunu görürüz. Onun komünist niteliğini nerden aldığını tartışmak gerekiyor. O tüm mücadele yaşamında bu lekesizliği arıyor. Lekesizlik dediğimiz şey hem KP içinde hem sınıf mücadelesinde komünist düşüncenin esas olmasıdır. Biz Kaypakkaya yoldaş da devrimi görürüz. Devrimin olanaklarına kilitlenmiştir. Bu kilitlenme onun komünist niteliğini bizlere göstermiş oluyor. İbrahim yoldaş devrimde KP’nin zorunluluğunu ortaya koyar. Yaşamı da bu zorunluluğu inşa etme ile geçer.
“Kaypakkaya yoldaş hep en ileriyi aramaktadır. En ileriyi arama çabası belirleyicidir. Aramayla kalmayan en ileriyi bulması onun komünist niteliğini ortaya koyar. Bu sebeple onun her tahlilinde sınıf tavrı vardır. Bu sınıf tavrı onun aynı zamanda KP anlayışı ve çizgisidir.
“Komünist tutum KP içerisinde komünist çizgiyi hakim hale getirmektedir. KP kurulduğu andan itibaren yekpare biçimde lekesiz değildir. İbrahim yoldaş aynı zamanda iki çizgi mücadelesi yürüterek komünist çizginin hâkim olma mücadelesini yürütmüştür. O TİİKP içerisinde bu mücadeleyi vermiştir.
“Tüm birlik anlayışları halkın birliğine dayanmak zorundadır. Komünistler halkın birliği için bölünmekten, çelişmekten çekinmezler. Çünkü orada tesis etmeye çalıştıkları şey KP anlayışıdır. Komünist çizgiyi hakim hale getirme mücadelesinde İbrahim’den öğreniyoruz.
“Kaypakkaya yoldaşın anlaşılamaması durumuyla karşı karşıya kalıyoruz. Köylü hareketi değiliz diyor. Onda sınıf bakış açısı çok net. KP isim meselesinde de sınıfsal bakış açısıyla belirlemeler yapmıştır. Kaypakkaya yoldaş her durumda somut durumun somut tahlilini yapıyor. Sınıf tutumumu budur, Kemalizm tespitinde de öncelikle çağ tespiti yapar. Her koşulda sınıfların tahlilini yapar. Çağ tespiti yapan İbrahim yoldaş KP’nin görevlerini ortaya koyar.
Partizan temsilcisi Kemalizmin eski burjuva demokratik devrimlerin bir parçası olduğu, bunun da dayandığı sınıfların niteliğiyle alakalı olduğunu ifade ederek sözlerini sonlandırdı.
Kurum temsilcilerinin ardından soru-cevap ve serbest kürsü bölümüyle panel etkinliği sona erdi.