H.MERKEZİ: Partizan tarafından “Münih Komünistler Davası” için çağrı anlamında gönderilen açıklamayı haber değerinden kaynaklı yayımlıyoruz.
“
Er yada geç biz kazanacağız!
Tarihi baskı, katliam ve asimilasyon olan, kurulduğu günden bugüne bu tutumundan vazgeçmeyen Türk devletinin karanlık tarihinde Aralık ayı önemli bir yerde durmaktadır. Faşizmin baskı, katliam ve saldırılarına mağruz kalan, çeşitli milliyet ve inançlardan halkımız için Aralık ayının, işçi sınıfımızın, ezilen emekçilerin, kürt ulusunun ve alevi inancına mensup halkımızın hafızasında önemli bir yeri vardır. Aralık ayı farklı tarihlerde Alevilerin, Kürt halkının ve Devrimci – Komünist tutsakların cezaevlerinde hunharca katledildiği tarihdir. Ezilenlerin hafızasında hiçbir dönem unutulmayacak karanlık bir tarihin adıdır.
Tarihi ve geleneği baskı zulüm, asimilasyon ve katliamların ötesine geçmeyen bu gelenek ideolojisini ve gıdasını tekçilikten almaktadır. Türk Devleti’nin tarihi katliamlarla doludur; 19-26 Aralık 1978’de gerçekleştirilen Maraş katliamı, aylarca önceden devlet ve sivil faşistler tarafından planlanmış ve gerçekleştirilmiştir. Alevi halkın yaşadığı evler işaretlenmiş ve sonradan devlet destekli faşist çeteler tarafından basılarak, insanlar işkenceler eşliğinde vahşice katledilmiştir. 111 kişinin katledildiği bu katliamda 1000’un üzerinde insan yaralanmış, Alevilerin ev ve işyerleri yakılmıştır. Binlerce insan yerlerini terk etmek durumunda kalmıştır. Bu katliamlar zincirinin bir devamıda Roboski’dir. Kürtlerin ulusal hakları temelinde geliştirdiği haklı mücadelesini her zaman katliamlarla cevaplayan Türk Devleti, 28 Aralık 2011’de savaş uçaklarıyla bombaladığı Roboski’de 34 Kürt insanını katletti. Roboski katliamı, Türk devletinin Kürt halkına karşı duyduğu düşmanlığı bir kez daha açığa çıkardı. Bugünde T.Kürdistanı’nda onlarca yarleşim alanı haritadan silinmiş, adeta Kürt halkına tam bir imha ve yok etme dayatılmaktadır.
Yine 19 Aralık 2000’de 22 hapishanede birden gerçekleştirdiği operasyonda 28 tutsağı katletti. Zindanlarında rehin tuttuğu politik tutsakları imhayı hedefleyen operasyon, binlerce özel tim, polis ve askerle ve her türlü silah ve kimyasal madde kullanılarak gerçekleştirildi. Tutsaklar diri diri yakıldı, yaralandı ve sakat bırakıldı. Devrimci tutsakların iradesini kırmayı ve teslim almayı hedefleyen bu operasyona karşı tutsaklar zindanlarda kahramanca direndiler. Operasyonla zorla F-Tipi hapishanelerine götürülseler de devrimci iradenin asla teslim alınamayacağını gösterdiler. Ancak faşizm hapishanelere saldırmak ve devrimci, yurtsever ve komünist tutsakları teslim alma politikalarından hiç bir zaman vazgeçmedi. Bu günde tek tip elbise saldırısıyla devrimci tutsaklar teslim alınmak isteniyor.
Olağanüstü hal ilan edilerek tüm topluma ve devrimci dinamiklare amansız bir saldırı furyasının başlatıldığı bir süreçten geçiyoruz. Kürt Ulusal mücadelesinin önderi Abdullah Öcalan, tüm bu saldırıların bir halkası olarak ağır tecrite maruz bırakılmakta ve adeta bu şekilde Kürt ulusunun haklı mücadelesi psikolojik ablukaya alınarak, direnci kırılmaya çalışılmaktadır. Bu Ortaçağ usulü tecrite karşı durmak, Kürt ulusunun haklı mücadelesinin yanında olmak açısından en önemli devrimci görevlerden biri olarak görülmelidir. Faşist AKP/Tayyip Erdoğan kliği ve egemen sınıflar tüm toplumu sindirerek sermayeye dikensiz bir gül bahçesi yaratmak peşindedirler. Sisteme muhalif olan, demokratik hak ve özgürlükler isteyen herkes bu saldırıların hedefidir. AKP faşist hükümetinin işbaşında olduğu Türk devletince, bugün OHAL ve KHK’larla idare edilmeye çalışılan düzende, işçi ve emekçilerin hakları budanıyor, Kamu emekçileri işlerinden atılıyor, muhalif gazeteci ve aydınlar tutuklanıyor, Kürt ulusuna yönelik her türlü katliam ve baskı uygulanıyor, HDP ye yönelik tutuklama ve milletvekillerini esir alma girişimleri hız kesmiyor, Alevi halkımızın inaçlarına yönelik yok sayma ve ötekileştirme girişimleri devam ediyor, Kadınlara yönelik cinayetler “meşru” telaki ediliyor, TTE dayatmasıyla devrimci tutsaklar hücrelerde zulme maruz kalıyor. Kısacası tüm halkımıza dönük topyekûn dizginsiz bir saldırı politikası uygulanıyor. Saldırıların bir benzeri de sözde “demokrasi” kıtası olan Avrupa’da 15 Nisan 2015 tarihinde 10 devrimci-komünist devrimci faaliyetleri nedeniyle tutuklanarak, ikibuçuk yıldır Münih Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya devam ediyor. Benzer şekilde diğer devrimci örgüt temsilcilerine, taraftarlarına yönelikte tutumunu devam ettiren
Alman devleti, 129/A-B gerici baskı yasaları çerçevesinde baskı ve tutuklamalarını devam ettirmektedirler.
Tüm bu saldırıları boşa çıkarmanın yolu tüm alanlarda mücadeleyi yükseltmek, faşizme karşı örgütlenmekten geçiyor. Ancak gerçek hesabın sorulmasi, isci ve emekcilerce yükseltilecek sınıf mücadelesinden, Kürt ulusu ve Alevi inancının hak ve özgürlüğünü savunmaktan ve gerçekleştirmekten geçmektedir. Tüm ezilenlerin birlikte yükseltecekleri özgürlük, demokrasi ve devrim mücadelesi, burjuva, gerici, faşist Türk egemen sınıfları ve diktatörlükleri için mahşer günü olacaktır.
Bizler gerek faşist Türk devletinin katliamlarına ve tutsaklara yönelik TTE uygulamasına, Abdullah Öcalan üzerindeki İmralı tecritine ve gerekse Almanya devletinin ırkçı, gerici faşist yasalarına karşı, Münih’de yargılanan 10 devrimci-komünist tutsağı sahiplenmek için, 15 Aralık günü Münih mahkemesi önünde gerçekleştireceğimiz mitinge tüm duyarlı halkımızı ve dostlarımızı katılmaya çağırıyoruz.
Er Ya da Geç Biz Kazanacağız!
19 Aralık Hapishaneler, Maraş ve Roboski Katliamlarını Unutmadık, Unutmayacağız !
Tek Tip Elbise Dayatmasına, F tiplerine ve İmralı Tecritine Son !
129 a/b Maddeleri Kaldırılsın!
Tüm Devrimci ve Politik Tutsaklara Özgürlük !
Kahrolsun Faşizm,Yaşasın devrimci Mücadelemiz!
Yaşasın Devrimci-Demokratik Güçlerin Dayanışması ve Birlikte Mücadelesi !