H. Merkezi: Geçtiğimiz günlerde Toroslar ve Akdeniz Kıyıları Çevre Derneği Taş Ocaklarıyla Mücadele Platformu sözcüsü Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu çiftinin evlerinde infaz edilmesine ilişkin Munzur Çevre Derneği (MÇD) bir açıklama yayınladı.
MÇD, katilin yakalandığını fakat asıl katillerin hala dışarıda dolaştığını vurguladığı açıklamasında, bu sürecin takipçileri olacaklarını vurgulayarak şunlara değindi: “Cizre, Sur, Nusaybin ve Dersim dağlarında hala devam etmekte olan doğa katliamının sorumluları aynı zamanda Aysin ve Ali’nin katilleridir…”
MÇD’nin yapmış olduğu açıklamayı haber değeri taşıdığı için olduğu gibi yayınlıyoruz:
“Antalya’nın Finike İlçesi’nde çevre mücadelesi veren Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu çiftinin kiralık katili Ali Yamuç yakalandı. Fakat asıl katiller hala yakalanamadı!
Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu Toroslar ve Akdeniz Kıyıları Çevre Derneği Taş Ocaklarıyla Mücadele Platformu sözcüsüydü. Finike İlçesi’nde bulunan taş ocaklarına karşı açtığı davalar ve çevreci eylemleriyle adını duyuran çift, doğa katliamında büyük payı olan taş ocaklarının kapatılması için mücadele ediyordu. Kapatılması için mücadele ettikleri taş ocaklarından bir tanesi kiralık katil tutarak, çevre mücadelesi veren çifti 10 Mayıs günü OHAL sürecinde (“Yüksek güvenlik sürecinde”) evinde katletti.
Katil yakalandı fakat azmettirenler ortada yok!
Kiralık katil Ali Yamuç yakalanmasının ardından çevreci çifti para karşılığında katlettiğini itiraf etti. Yamuç ifadesinde, katliamın talimatını taş ocağında çalışanlar tarafından aldığını ve bu kişilerin plaka bilgilerini dahi vermişti. Yamuç ifadesinin devamında, katliamın asıl sorumlularının cinayete hırsızlık süsü verilmesini istediklerini ve 50 bin lira da para teklif ettiklerini ekledi. Paranın bir kısmını cinayetten sonra alamayan Yamuç taş ocağına giderek muhatap olduğu Celal isminde ki katil zanlısını aradığını fakat bulamadığını da ifadesine ekledi.
Cinayetin üzerinden 10 günü aşkın bir zamanın geçmesine ve bu kadar net bilgilerin olmasına rağmen asıl katillerden hala haber yok! Taş ocağının ismi bir sır gibi saklanırken, OHAL denilerek halka kan kusturulan bir süreçte katiller korunmaya devam ediliyor.
Satılmış burjuva medyanın ikiyüzlülüğü!
Yapılan doğa katliamlarına ve yaşam alanlarımızın ranta kurban edilmesine gözünü kulağını kapatan burjuva medya, çevre mücadelesi veren çiftin katledilmesini de sıradan bir cinayet süsü vererek yayınlıyor. Çiftin doğa ve çevre mücadelesi verdiğini yazmayarak hem çevre ve doğa mücadelesini yok sayıyorlar, hem de sermaye sahiplerini koruyarak yapılacak yeni katliamların önünü açıyorlar. Elbette ki burjuva medya tamda kendine yakışanı, üzerine düşeni yapmıştır(!) Bizler de üzerimize düşeni yaparak, onurlu mücadelemizde bizi duraklatmaya çalışan sermaye sahiplerine ve onun yalakalığını yapan burjuva medyaya cevabımızı Aysin ve Ali’nin açtığı yoldan ilerleyerek onların yarım bıraktıkları mücadeleyi tamamlayarak vereceğiz…
Cizre, Sur, Nusaybin ve Dersim dağlarında hala devam etmekte olan doğa katliamının sorumluları aynı zamanda Aysin ve Ali’nin katilleridir…
Bir devlet geleneği olan korkutma ve sindirme politikası bu gün mücadelenin her alanında karşımıza çıkıyor ve her mücadele farklı yol ve yöntemlerle bastırılmaya çalışılıyor. Son zamanlarda çevre ve doğaya yönelik rantın ve talanın hat safhada olduğunu biliyoruz. Acele Kamulaştırma denilen yasa ile beraber bu talan ve rant projeleri jet hızıyla göz açıp kapamadan halledilmiş oluyor. Bunun en sıcak ve canlı örneğini T. Kürdistan’ı bölgelerinde devletin savaş uçaklarıyla ve bombalarıyla yerle bir ettiği Cizre, Sur, Gever, Nusaybin ve Derik’te gördük yaşadık. Sistem savaş uçaklarıyla taş üstünde taş bırakmadığı alanları, Acele Kamulaştırma adı altında bütün tarihi dokusuyla beraber yok etmeye çalışıyor. Buradan yola çıkarak Aysin ve Ali’nin katillerini çok uzaklarda aramıyoruz ve diyoruz ki: Cizre, Sur, Nusaybin ve Dersim dağlarında hala devam etmekte olan doğa katliamının sorumluları aynı zamanda Aysin ve Ali’nin katilleridir…
Hukuka bu şekilde bir kılıf bularak işini kolaylaştıran sermaye sahipleri, bu hukuku tanımayan ve yaşam alanları için mücadele edenleri de katlederek gözdağı vermeye ve sindirmeye çalışıyor. Ancak unuttukları bir şey var ki: İnsana ve doğaya yönelik saldırıların hukuki boyutuna bir kılıf uydurabilirler, fakat yaşam alanlarımızın talanına karşı ilmek ilmek ördüğümüz mücadeleye ne işledikleri cinayetlerle engel olabilirler ne de baskılarıyla…
Korkularınızı büyütmeye Ali ve Aysin’i kavgamızda yaşatmaya devam edeceğiz!
İşlenen bu cinayetin mesajı bizler açısından net olduğu kadar, bizlerin duruşu ve mesajı da nettir: Asla çevre ve doğa talanlarınıza göz yummayacağız! Bizler iş makinelerinin önüne etten duvar olan bir nesiliz. 2015’te yaylalarına saldıran iş makinelerinin önüne set olarak Karadeniz’in dağlarından haykıran cesur yürekli Havva’nın da dediği gibi: “Biz halkız, halk. Devlette kimdur…”
Doğamızı, ormanlarımızı, derelerimizi, yaylalarımızı, köylerimizi ve sahillerimizi, HES’lere, Nükleerlere, taşocaklarına yani sermayenize kurban etmenize tıpkı Ali ve Aysin gibi izin vermeyeceğiz. Dersim dağlarından, Karadeniz’e, oradan T. Kürdistan’ına ve Ege’ye büyüyüp gelişmekte olan çevre ve doğa mücadelesinde Aysin ve Ali yoldaşlarımız bir köprü oldular. Korkularınızı büyütmeye Ali ve Aysin’i kavgamızda yaşatmaya yarım bıraktıkları sloganları her alanda daha gür sesle haykırmaya devam edeceğiz!
Aysin ve Ali’nin katillerini tanıyoruz!
Ali Ulvi ölümsüzdür!
Aysin Büyüknohutçu ölümsüzdür!
Yaşasın çevre ve doğa mücadelemiz!
Yaşam alanlarımıza dokunma!
Munzur Çevre Derneği (MÇD)
Mayıs 2017”