Munzur festivali 1999’dan beri devrimci demokratik kurumlar tarafından örgütlenmektedir. İlk örgütlendiği günden bu yana festival çalışmaları devletin engelleme/yasaklama saldırılarına maruz kalmıştır. Fakat festivali örgütleyen kurumlar fiili meşru mücadele anlayışından hareketle devletin tüm bu saldırılarına karşı örgütlü tavır sergileyerek hareket etmişlerdir. Kuşkusuz festival çalışmalarına katılan her kurumun festivale yüklediği anlam farklıdır. Bununla birlikte ilgili kurumlar köy boşaltmaları, kimliksizleştirme, baskılar ve doğanın talan edilmesi gibi ana başlıklarda ortaklaşmışlardır. Bugüne kadar düzenlenen festivallerde içeriğe dair bazı tartışmalar yaşanmış olsa da esasta çıkış amacına uygun hareket edilmiş, devletin yasakçı zihniyetine karşı fiili meşru mücadele temelinde hareket etme pratiği öne çıkmıştır.
Son yıllarda ülke genelinde siyasal iktidar muhalif tüm sesleri baskı altına alarak susturmak istemektedir. Sanatçı ve yazarların hedef gösterilmesi, konser ve festivallerin yasaklanması gibi saldırılar yoğunlaşmış dahası adeta sıradanlaşmıştır.
Munzur Festivali’nde ise devlet daha sinsi bir politika yürüterek festivali yasaklamak yerine onun ilerici/ devrimci içeriğine saldırarak hareket etmektedir. Bu pratiğin amacı festivalin içeriğini boşaltmak deyim yerindeyse onun içeriğini çürüterek sistemin hareket alanını genişletmektir. Devrimcilerin tecrit edilerek yalnızlaştırılmasına, kitlelerle ilişkisinin engellenmesine dönük her adım sistemin hareket alanını genişletmesine hizmet eder. Unutulmamalıdır ki sistemle karşı karşıya gelinen her alan özünde bir irade savaşını ifade eder. Devletin Munzur Festivali’ne dönük saldırıları da bu bağlamda değerlendirilmeli ve buna uygun tavır belirlenmelidir.
Bilindiği üzere devlet geçen yıl Grup İsyan Ateşi ve Grup Yorum’un festivale katılmasını yasaklayıp müzik gruplarının il sınırları içerisine girişlerini engellemişti. Bu yasakçı zihniyete tepki olarak Festival Tertip Komitesi devletin belirlediği kurallar dahilinde festival düzenlemeyi doğru bulmayarak festivali iptal etmişlerdi. İlgili tavrın doğru ya da hatalı olması bir yana yasakçı zihniyete karşı örgütlü hareket edilerek, devletin saldırılarına sessiz kalınmamıştı.
Bu yıl düzenlenecek festivale ilişkin devlet Grup İsyan Ateşi, Grup Yorum ve Veradardz Folk Grubu’nun festivale katılmasını engelleyip saldırı politikalarında ısrar ederek festivalin ilerici/ devrimci özüne saldırmaktadır. Ermeni Veradardz Folk Grubu’nun festivale katılmasından rahatsız olan gerici anlayışın yani bu faşist saldırının şoven karakterine dikkat çekmekte fayda var. Ayrıca geçtiğimiz günlerde Grup İsyan Ateşi üyeleri Dersim merkezde işkence ile gözaltına alınarak il sınırları dışına-Erzincan’a götürülmüşlerdir. Tüm bu saldırılar devletin faşist karakterini çok net bir şekilde anlatmaktadır.
Peki bu saldırılar karşısında Festival Tertip Komitesi nasıl bir tavır sergilemiştir? Devletin, festivalin içeriğini boşaltmaya dönük bu saldırılarını baştan kabullenerek konum alan tertip komitesindeki baskın anlayış valiliğin ilgili gruplara ilişkin yasak kararından sonra hem pratik hem de yazılı -basına yapılan tertip komitesi imzalı açıklama- bir tepki sergilemekten kaçınmıştır. Festival Tertip Komitesi en başta alınan “yasaklara karşı fiili mücadele” kararına rağmen yasak kararının hemen ardından yasağın ilgili gruplara bildirildiğini ifade eden bir açıklama yapmıştır. Yasaklanan gruplar sahiplenilmemiş, valiliğin yasak kararı sanki valiliğin böyle bir tasarrufu varmışçasına, yasak kelimesi dahi geçirilmeden “uygun görülmemiş” denilen bir açıklamayla geçiştirilmiştir. Bu saldırılara karşı tertip komitesindeki baskın anlayış devletin çizdiği kuralları esas alarak fiili meşru mücadele anlayışını boşa düşüren bir pratikle hareket etmişlerdir. Festivalin içeriğine dönük bu “sınırlı” müdahale özünde festival programının içeriğine dönük bir saldırıdır. Yukarıda ilgili anlayışa yani festivalin içeriğine dönük bu saldırının esas amacına değindik.
Bununla birlikte Festival Tertip Komitesi’nin bu saldırılar karşısında herhangi bir tepki sergile(ye)memesi konuya dair yapılan yazılı açıklamada her şey yolundaymış gibi hareket etmesi kendini belirlenen kurallara göre konumlandırması fiili meşru mücadeleye sırtını dönen tavır ile doğrudan alakalıdır.
Devletin yasak/saldırı politikaları karşısında sessizliğe bürünerek yol almaya çalışan anlayış özünde uzlaşmacı, devletin “sınırlı” müdahalesine teşne bir tavır sergileyerek sorunun özünü kavramadığını göstermiştir. Festivali bir turizm faaliyeti olarak ele alıp kavrayan “esnafımız para kazansın” anlayışı Munzur Festivali’ni ortaklaşılan ilkelerden- doğanın talan edilmesi, kimliksizleştirme, baskı politikaları vd.- soyutlayarak devletin belirlediği kurallara göre düzenleme telaşı ile hareket etmektedir. Bu anlayış kabul edilemez!
Munzur Festivali’ne dönük yasakçı anlayış özünde festivalin ana başlıklarında belirlenen ilkelere yönelik saldırı politikasının devamıdır. “Madencilik yağmasına karşı doğayı ve yaşamı savunuyoruz” ana teması ile örgütlenen 21. Munzur Kültür ve Doğa Festivali devletin belirlediği kurallara göre örgütlenemez. Çünkü festival programında öne çıkan slogan devletin saldırı politikasına karşı bir itirazı ifade etmektedir. Devrimci kurumların tavrı da devletin yasaklarına karşı tutum almak ve bu yasakları aşmak için mücadele etmek olmalıdır. Bu bağlamda tüm halkımızı, devrimci kurumları fiili meşru mücadele temelinde festivali sahiplenmeye faşist devletin yalnızlaştırma/ kitlelerden soyutlama saldırılarına karşı Grup İsyan Ateşi, Grup Yorum ve Veradadz Folk Grubu’nu sahiplenmeye çağırıyor; programda yer alan tüm katılımcıları devletin saldırı politikasını teşhir ederek ilgili grupları sahiplenmeye, onların sesi olmaya çağırıyoruz!
PARTİZAN
Ağustos 2023