İstanbul, yoksul köylülerin, emekçilerin daha iyi bir yaşam uğruna göç ettikleri büyük kentlerin başında gelmektedir. O dönemlerde işsizlik ve barınma sorunuyla yüz yüze kalanların yoksulluğuna kucak açan kentin kenar mahalleleri emekçilerin yerleşim alanları olarak belirmişti. Barınabilmek ve kendilerine bir yaşam kurabilmek için dayanışmayla baraka görünümünde konutlar yaparak başlarını sokacakları bir “ev sahibi” olabilmişlerdi.
İstanbul’u çevreleyen onlarca emekçi mahalleden biri de “Ümraniye sırtlarında” yoksul halkın öbeklendiği 1 Mayıs Mahallesidir. Adını, yaşatmak üzere işçi ve emekçilerin katledildiği 1977 1 Mayısı’ndan almıştır. Böylelikle işçi sınıfı ve ezilenlerin mücadelesinden yana saf tuttuğunu dosta, düşmana ilan etmiştir. 1 Mayıs Mahallesinin kuruluşu dayanışmanın, kolektif emeğin ve örgütlü mücadelenin deneyimleri ve sayısız örnekleriyle doludur. Yoksulluğun, barınma sorununun hüküm sürdüğü emekçi mahallelerde yürütülen devrimci çalışmalar kısa sürede karşılık bulmuş, halk dayanma sınırını çoktan aşmış sorunların çözümüne yönelerek sistemin karşısına dikilmiştir. Emekçi halkın devrimcilerle birlikte sorunları kolektif ve örgütlü biçimde çözmeye başlaması burjuva feodal düzeni rahatsız etmiş, düzen sahiplerinin korkuya düşürmüştür. İşçi ve emekçilerin mücadelesindeki kabarış, emekçi mahallelerde mayalanan öfke hâkim sınıfların saldırısını şiddetlendirmiştir. İşçi ve emekçilerin mücadelesini ezmek için katliamlara başvuran hâkim sınıflar ’77 1 Mayısını kana bulamış, gelişen her direnişe ve mücadeleye azgınca saldırmıştır. Ömer Naci Güven, Cemil Oka, Tuncay Bali, Erol Doğan, Hasan Saz, Zülfikar Uralçin, Mehmet Zeki Şerit ve daha onlarca devrimci ve komünist faşistlerin kurduğu pusularda, gözaltı ve işkencelerde, katliamlarda dönem boyunca yaşamını yitirmiştir. Faşizmin azgınlaşan saldırıları çok geçmeden emekçi mahallelere de yönelmiştir. Yoksul halkın tüm olanaklarını seferber ederek dayanışmayla yaptığı gecekondular kapsamlı bir saldırıyla yıkılmak istenmiştir. 2 Eylül 1977’de başlayan yıkım saldırısına 1 Mayıs Mahallesi halkı devrimcilerle omuz omuza direnişe geçerek karşı koymuştur. Yıkıma karşı direnenler panzerlerle ezilmiş, kurşunlanarak katledilmiştir.
Yıkıma karşı dalga gibi yükselen direnişin ön saflarda yer alan partizanlar; Hüseyin Aslan, Hüseyin Çaparoğlu, Cuma Gül, Hasan Yıldırım, İsmail Poyraz emekçi halkın mücadelesinde bayraklaşarak ölümsüzlüğe uğurlanmıştır. 2 Eylül 1977’de ölümsüzleşenler tarihimize “gecekondu şehitleri” olarak geçmiştir. Direnişlerde Hasan Kızılkaya adlı devrimci, Hıdır Ulman adlı yurtsever, Müzeyyen Keskin adlı emekçi kadın ve küçük yaşta iki çocuk da katledilmiştir. Gecekondu şehitlerini asla unutmayacağız. Onlar; Ümraniye sırtlarında kavga bayrağı olarak ellerimiz dalgalanmaya devam edecektir.
Sınıf mücadelesi ne tek bir muharebeden ne de mücadeleyle elde edilmiş kimi kazanımlardan ibarettir. İşçi ve emekçi yığınlar, halkımız çetin mücadelelerden geçerek, elde ettiği kazanımları direniş ve mücadeleyle ileri mevzilere taşıyarak özgürlüğe ulaşacaktır. İnsanca bir yaşam ve özgürlük uğruna mücadele edenler dün olduğu gibi bugün de bedel ödemekten geri durmayacaktır. İşçi ve emekçilerin yaşamı saldırıyla kuşatılmış durumdadır. İşçi ve emekçilerin yaşadığı mahallerde halkın üstüne üstüne gelen, nefes almasını dahi yasaklayan saldırılar ancak ve ancak mücadeleyle geri püskürtülecektir. Burjuva feodal düzenin yıkımla, uyuşturucu, çeteleşme ve fuhuş gibi yozlaştırma saldırılarıyla emekçi mahalleler halka yaşanmaz hale getirilmektedir. Tüm bu saldırılarla yaratılan halkın örgütlü mücadelesiyle kurutulacaktır.
Demokratik halk iktidarı mücadelesinde ölümsüzleşen “gecekondu şehitlerini” anarken emekçi 1 Mayıs Mahallesi halkını direnişi ve şehitlerini sahiplenmeye, yaşam alanlarını kuşatan saldırılara karşı PARTİZAN saflarında örgütlenmeye, omuz omuza mücadeleye çağırıyoruz!
Yaşasın 2 Eylül direnişimiz!
Gecekondu şehitleri ölümsüzdür!”
PARTİZAN
Eylül 2022