Parti olmadan devrimci pratik, parti olmadan devrimci savaş, parti olmadan proletarya zafer elde edemez. Sınıf bilinçli proletarya, örgütlenme bilimiyle donanıp, devrimci teoriyi kuşanarak, devrimci pratiğini güçlendirir, yaşanan sorunlara çözüm olabilir.
Mücadelenin niteliği ve metotları meselesi, proletarya partilerinin temel meselelerinden biridir. Bu meselenin çözümü, doğru bir bakış açısı ve pratik çalışmanın planlanmasıyla başarılır. Bu sorunun çözümsüzlüğü ise ideolojik tutarsızlığı ve yalpalamayı ortaya çıkarır.
Proletarya Partisi’nin yedinci yönelimiyle başlayan sürece müdahalesinde, örgütlenme sorununun temel bir sorun olduğu belirlendi. Örgütlenme sorunu sadece Proletarya Partisi’nin temel bir sorunu olmamıştır, bu sorun devrimi gerçekleştirmiş SBKP’nin de temel bir sorunu olmuştur. “İllegal parti ve Rusya’da sosyal demokratların legal çalışması meselesi, bütün bir devrim sonrası dönem boyunca Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’ni uğraştırmış ve safları arasında en şiddetli mücadeleye yol açmıştır” (Lenin)
Yedinci yönelim, örgütlenme sorununun temel bir sorun olduğu tespitini ve bu sorunun çözümü için çözüm yollarını gösterirken, aynı zamanda mücadelenin niteliği ve metotları sorununa da doğru bakış açısını getirmiştir.
Bugün, örgütlenme sorunu başlıca sorun olarak tespit edilip, çözüm bekliyorsa örgütlenme gibi bir temel sorunumuz var demektir. Önce sorunun kendisi doğru tarzda ortaya konulup, çözüm yöntemi üzerinde yoğunlaşılmalı, belirlenen çözüm gücüyle pratiğe müdahale edilmelidir. Devrimci bir sanat olan örgütlenme, sınıf savaşımının temel sorunudur. Örgütlenme biliminin evrensel yasaları bilince çıkarılmadan özgülde yaşanan sorunlara yanıt olunamaz, tıpkı Marksizm-Leninizm-Maoizm biliminin evrensel yasalarının tek tek ülke özgünlüklerine uygulanması gibi. Özgülde yaşanan sorunlara uyarlayarak, çözüm elde edilir.
Örgütlenme, sınıf savaşım tarihi boyunca kapsamlı ve önemli bir sorun olarak proletaryanın ve ezilen dünya halklarının önünde temel bir görev olarak durmuştur. Sömürülen baskı altına alınan, ezilen sınıf ve tabakaların Marksist-Leninist-Maoist ideolojisiyle yukarıdan aşağıya doğru merkezi bir örgüt etrafında örgütlenmesi sorunu temel bir sorundur. Marksizm-Leninizm- Maoizm biliminin temel ilkeleri üzerinde işleyen, demokratik merkeziyetçilik ilkesinden vazgeçmeyen, demir disiplinli,
kitleler içinde kök salmış, eleştiri-özeleştiri silahını uygulayan çelik gibi bir parti yaratmak her zaman temel bir sorun olmuştur.
Kadroların eğitilmesi ve örgütlenmesi, devrimci yayının örgütlenmesi, propaganda ve aji- tasyon çalışmasının örgütlenmesi, sürekliliği sağlanmış gerilla savaşının örgütlenmesi, lojistik desteğin örgütlenmesi, iletişimin örgütlenmesi, kitle eylemliklerinin örgütlenmesi vb. meselelerine çözüm getirmek için öncelikle bilimsel bir bakış açısına sahip olmak gerekir. Bu olmadan sağlam ve güçlü örgütlenmeler yaratılamaz. Devrimci teoriyle donanmayan devrimci pratik, karanlıkta el yordamıyla yürümeye mahkumdur. Örgütlenmenin teorisiyle donanan sınıf bilinçli proletarya, kitleleri ve partiyi örgütleyebilir.
Sınıf savaşımında teorik ve pratik çalışma, tek bir çalışmada birleşir. “İnceleme, propaganda, örgütleme”. Örgütlenme sorununu çözmede, propaganda faaliyeti etkili bir silahtır. Devrimci propaganda faaliyetini gerçekleştirmede kullanılan etkili araçlardan biri de devrimci yayın organlarıdır.
Devrimci yayının sınıf savaşımında oynadığı rol, tartışma götürmez derecede önemlidir. Legal/illegal, merkez içi/merkezi kitle yayın, yani devrimci yayın sınıf savaşımında nasıl bir rol oynar? Misyonu nedir? Etki gücü ne kadardır? vb. soruları kadar nasıl bir devrimci yayın? Hangi mücadele biçimi olarak devrimci yayın? Devrimci yayının sınıf savaşımındaki yeri nasıl olmalıdır? sorularına da doğru bir bakış açısı kazandırmak zorundayız.
Sınıf bilinçli proletarya, kullandığı devrimci silahların rolünü, etki gücünü ve kapsam alanını doğru tespit etmelidir. Kullanılan silahların bilincine varılmadan etki gücü yaratılamaz. Kapsama alanı genişletilemez.
Örgütlenmenin önemli araçlarından biri olan devrimci yayın sorununu sınıf bilinçli proleterler nasıl ele almalı? Bu aracın, örgütlenme sorununda oynadığı rol nedir? Bu araç örgütlenmede nasıl bir karakter kazanır? Bu araca biçilen misyon nedir?
Bu sorulara cevap vermeden önce yayın hakkında genel yaklaşımımızı ortaya koyalım; “Günlük propaganda ve ajitasyon gerçekten komünist bir nitelik taşımalıdır. Partinin elinde bulunan bütün yayın organları, proleter devrim davasına bağlılığını kanıtlamış, güvenilir komünistlerce redakte edilmelidir. Proletarya diktatörlüğünden herkesin ağzında olan, ezberlenmiş bir formül gibi söz edilmemeli, bilakis o öyle propaganda edilmelidir ki zorunluluğu, her sıradan erkek ve kadın işçi, her asker, her köylü için basınımız tarafından sistemli olarak, gün be gün kaydedilen günlük yaşamın olgularından çıksın. Basının sütunlarında, halk toplantılarında, sendikalarda, kooperatiflerde, III. Enternasyonal yandaşlarının gidebildikleri her yerde, sadece burjuvazi değil, aynı zamanda onun suç ortakları, bütün eğilimlerden reformistler de sistemli olarak ve acımasızca damgalanmalıdır.” (Komünist Enternasyonale üyelik koşullarından birinci koşul)
Bu bakış açısı, proletarya önderliğinde sosyal ve ulusal kurtuluş mücadelesi yürüten devrimci ve komünist yapılar tarafından kabul edilmiş bir bakış açısıdır. Yine bu temel yaklaşım üzerinden denebilir ki; kitle yayın organımız sınıf bilinçli proletaryanın çalışmasının paralelinde ele alınır ve ona, sadece ve sadece onun politikaları yön verir. Kitle yayını temel faaliyetlerden biri olarak örgütlenme çizgisinin temel alınması koşulu içinde, esasen komünist örgütlenmelerin kurulması, geliştirilmesi, güçlenmesi amacını taşır. Komünist bir kitle yayın organının bunun dışına çıkan bir anlayışla ele alınması demek, onun komünist niteliğini bozmak anlamına gelir. Bu yaklaşım, ister legal, ister illegal olsun tüm kitle yayın organlarının komünist olmasının vazgeçilmez içeriğini oluşturur. Lenin yoldaş tarafından geliştirilen ve uygulanan bu devrimci ilkenin kapitalist-emperyalist ülkelerde oynadığı rol ile bizim gibi yarı- sömürge, yarı-feodal ülkelerde oynadığı rol bir ve aynı değildir. Farklılıklar taşımaktadır, farklılıklar taşıması da doğaldır. Farklılığın, ülkelerin sosyo-ekonomik yapılarından, sınıfların mevzilenmesinden, devrimin yolu ve niteliğinden, toplumun eğitim düzeyinden kaynaklı olduğu açıktır.
YAYININ NİTELİĞİ VE HEDEF KİTLESİ
Eğer, yayın organı temel organlarımızdan biri ise, eğer yayın organı komünist olacaksa ve eğer yayın organı kitlenin bilinçlendirilmesinde, harekete geçirilmesinde, örgütlenmesinde önemli, vazgeçilmez bir öğe ise ve sonuç olarak yayın organı Marksist-Leninist-Maoist politikaları rehber alan ve bunun örgütlenme çizgisini uygulayan bir yayın organı ise; komünist yayın organlarının, legal ya da illegal olmalarından bağımsız olarak ileri kitleyi örgütlemeyi, orta kitleyi ileri kitle durumuna getirmeyi ve geri kitleleri de orta kitle haline getirmeyi hedeflemesi de kaçınılmaz bir şekilde kabul edilmelidir. Bu ilkesel bir yaklaşımdır. Bunun aksini ya da bozulmuş halini savunmak Marksist örgütlenme çizgisini terk etmektir. Bu yaklaşım gerçeklerin ürünü olan Marksist bir yaklaşımdır. Kazanılacak ilk kitle kesimi, örgütlenmeye yakın olan kesimdir.
Bu kesimi kazanma perspektifini karartmak devrimi olanaksız hale getirmektir. Devrimi isteyen, devrim bilinci daha ileri olan, devletle çelişkileri daha derin olan kitle kesimini örgütlemeyi, hiçbir komünist organ için tali duruma getiremeyiz.
“… Eğer tek tek bölgelerde güçlü politik örgütler kurulmayacaksa, çok iyi örgütlenmiş bir merkez yayın organının da hiç önemi olmayacaktır. Tamamen doğru. Ama asıl sorun da güçlü politik örgütler kurmanın, bir merkez yayın organından başka bir yolu olmadığıdır. Yazar, ‘Iskra’nın ‘planı’nı açıklamaya geçmeden önce yaptığı en önemli açıklamayı gözden kaçırmıştır. Gerekli olan, bütün güçleri birleştirecek ve hareketi sadece sözde değil gerçekte yönetebilecek, yani tayin edici savaşa uygun güçlerin çoğalması ve güçlenmesi için yararlanılacak her protestoyu ve her devrimci çıkışı desteklemeye her zaman hazır bir devrimci örgüt kurma çağrısıdır. Şubat ve Mart olaylarından sonra, ilke olarak herkes bunu kabul edecektir, diye devam ediyor ‘Iskra’. Fakat bizim gereksinim duyduğumuz şey sorunun ilkesel değil, sorunun pratik çözümüdür; çeşitli yönlerden derhal inşasına girişebilmek için derhal belli bir örgüt planı hazırlamalıyız. Oysa bizi yine pratik
çözümlerden, ilke olarak doğru, tartışma götürmez, büyük ve fakat geniş emekçi kitleler için tamamen anlaşılmaz bir gerçeğe geri çekmek istiyorlar: ‘Güçlü politik örgütler kurmak’! Sorunumuz artık bu değil saygıdeğer yazar, sorunumuz bu çalışmanın nasıl yapılacağı.
“Bizim ‘esas olarak aydınlanmış işçiler arasında çalıştığımız, kitlelerin ise neredeyse yalnızca ekonomik bir mücadele yürüttükleri’ doğru değil. Bu haliyle bu cümle, ‘Svoboda’ için karakteristik olan ve temelden yanlış bir biçimde, aydınlanmış işçiyle ‘kitle’nin karşı karşıya konulmasıyla sonuçlanmaktadır. Son yıllarda aydın işçiler de ‘neredeyse yalnızca ekonomik bir mücadele yürüttüler’. Bu birincisi. Öte yandan, eğer gerek aydınlanmış işçiler gerek aydınlar çevresinden bu mücadele için önderlerin yetişmesine katkıda bulunmazsak, kitleler politik mücadele yürütmeyi hiçbir zaman öğrenemeyeceklerdir; fakat bu tür önderler ancak, politik yaşantımızın bütün yönlerinin, çeşitli sınıfların çeşitli nedenlerle gündeme gelen bütün protesto ve mücadele girişimlerinin sürekli ve sistemli tahliliyle eğitilebilir. Bu nedenle, ‘Politik örgütlerin kurulmsı’ndan söz etmek, fakat aynı zamanda politik gazetenin ‘kağıt üstündeki çalışmasıyla ‘tek tek yerlerde canlı politik çalışmayı karşı karşıya koymak sadece gülünçtür! ‘Iskra’nın planı da, gerek işsizler hareketi, gerek köylü ayaklanmaları, Zemstvo- cuların hoşnutsuzluğu, ‘Çarlık hükümetinin açıklamalarına karşı halkın öfkesi’ vs. desteklensin diye bu tür bir ‘savaşa hazırlık’ oluşturma planı’na çıkmaktadır. Hareketi tanıyan herkes, yerel örgütlerin büyük çoğunluğunun bunu akıllarından bile geçire- mediklerini, ayrıca ‘canlı politik çalışma’nın burada işaret edilen birçok perspektifinin şimdiye kadar hiçbir örgüt tarafından asla gerçekleştirilmediğini, örneğin dikkatleri Zemstvo aydınları arasında hoşnutsuzluğun ve protestonun büyüdüğünün çekme girişiminin gerek Nadyejdin’de (“Tannm bu gazete Zemstvocular için değil mi?”, “Devrimin Arifesinde”, s.129), gerekse de Ekonomistlerde (“Iskra” No:12, Mektup) ve birçok pratikçide derin bir şaşkınlık duygusu yarattığını bilir. Bu koşullar altında ancak insanları tüm bunlar üzerinde düşünmeye sevk etmekle ‘başlanabilir’. Sosyal-demokrat görevlerin indirgendiği günümüzde ‘canlı politik çalışma’ya yalnızca politik ajitasyonla başlanabilir; bu da tüm Rusya’yı kapsayan, sık sık çıkan ve iyi dağıtılan bir gazete olmadan mümkün değildir.” (Lenin)
Lenin’den yaptığımız bu alıntı, komünist yayın konusunda komünist partilerinin tavrını belirleyen niteliktedir. Her nerede olursa olsun ve hangi biçimde olduğundan bağımsız olarak, komünist kitle yayın organı bu nitelikte olmak zorundadır.
Bir yayın organı mücadele biçimlerinin, örgütlenme biçimlerinin, politik hedeflerin ajitas- yon ve propagandasını yapar. Bu anlamda, komünist partisinin sahip olacağı bir veya daha fazla yayın organı başlı başına bir mücadele ve örgütlenme biçimi değildir. Yayın organının, örgütün ve onun yürüteceği pratik mücadelenin yerini alması düşünülemez. Yayın organının, örgütün kurulmasını ve gelişmesini, örgütün yürüteceği örgütlenme biçimlerinin bütün örgütlülüklere yayılmasını ve her alanın diğer alanlarla ve esas olarak da merkezle ilişkisini sağlayacak bir temelde ele alınması zorunludur. Yayın organına bunun ötesinde payeler biçmek, onun hem sahip olduğu gücü kavramamak- tır ve hem de olguları kötü bir şekilde birbirine karıştırmaktır. Bir propaganda/ajitasyon, örgütlenme aracını devrimin belirleyici araçları ile (ülkemizde parti, ordu ve birleşik cephesi) karıştırmak kesinlikle bu iki aracın özgünlüklerini kavramamaktır. Örgüt kurma veya geliştirmenin araçları ile örgütün kendisini karıştırmak ne kadar yanlış ise devrimin belirleyici araçları ile bu araçların yaratılmasının araçlarını karıştırmak o kadar yanlıştır. Komünist yayın çıkarılabildiği her yerde çıkarılmalıdır. Komünist kitle yayın organı somut koşullara uygun olmak üzere, içeriği, özü değiştirilmeksizin farklı biçimlerde çıkarılabilmelidir. Tüm bunlarla birlikte günümüz koşullarında, kitle iletişim araçlarının muazzam boyutta gelişmiş olduğu durumda kitle yayın organı çıkarmak, bunun çıkarılabilmesinin koşullarını zorlamak anlamında farklı biçimlerde de olsa (gizlilik gerektiren, düşman baskınlarından korunmayı gerektiren, geniş kesimlere farklı biçimlerde ulaşılmasını gerektiren tüm koşullarda) farklı biçimlerde çıkarmak gerekli ve hatta zorunludur.
Bunun yan ısıra komünist partisinin hedef kitlesi genel olarak yoksul, emekçi, devrimden çıkarı olan halk kesimleridir. Bu halk kesimleri içinde işçi ve köylüler birinci sırada yer alırlar. Bu genel bir yaklaşımdır. Bununla birlikte örgütlenme çizgisinde halk kesimlerini üç kesime ayıran şu Marksist yaklaşıma sahip olmamız gerekir.
İleri kitleler; esas olarak örgütlü olmayan, düzenle çelişkileri keskin olan, çalıştığı alanda devrimci bir duruş sergileyen kesimlerdir. Bunlar kendiliğinden kitle hareketi içinde en ileri durumda bulunurlar, proletarya partisinin politikalarını benimseyebilecek ve bu politikalar doğrultusunda harekete geçirebilecek ve örgütlenmeye yatkın kesimi oluşturur.
Orta kitleler ise devrim sorununu esas olarak gündemine almayan, bununla birlikte düzenden hoşnut olmayıp ona karşı çıkan, devrim ve karşı-devrim arasında bilinçli bir tercih yapmamış olup bu iki cephe arasında bocalayan kesimleri ifade eder.
Geri kitleler ise düzenden çıkarı olmayıp devrime de karşı çıkan kesimlerdir. Bu kesim düzenin devrim ve devrimciler hakkında yaptığı propagandanın etkisi altındadır. Bu nedenle bu iki cephe arasında tavrını esas olarak devlet lehine belirleyen kitlelerdir. Bununla birlikte yaşamları, üretim ilişkileri içindeki yerleri onları devrime itekler.
Ve yine bu bakış açısına paralel olarak ileri kitleleri örgütlemek ile, orta kitleleri ileri kitleler haline getirmek iki farklı ajitasyon/propaganda çalışmasını gerektirmez. Yapacağımız tüm ajitasyon/propaganda faaliyetleri kendi içinde örgütlenme siyasetini bir bütün olarak içerir/içermek zorundadır. Düzenin teşhiri olmadan, kitlelerin kendiliğinden tepkileri, hareketi incelenmeden, kitlelerin talepleri, hoşnutsuzlukları işlenmeden, emperyalizmin ülkemizdeki tahribatı ve egemenlerle ilişkisi ortaya konmadan devrimin sorun- lan, devrimin gerekliliği ortaya konamaz. Devrimin sorunları, devrimin gerekliliği ortaya konmadan devrim için yapılması gerekenler de yeterince belirlenemez. Marksizm-Leninizm-Maoizm incelenmedikçe, kitlelere taşınmadıkça da bunların hiçbiri esas olarak yerine getirilmiş olmaz.
Yaptığımız bu vurguların ardından, legal kitle yayın organının niteliği ile illegal kitle yayın organının niteliği konusunda kısa bir vurgu yapalım.
Yukarıda da açıkladığımız gibi komünist kitle yayın organlarının legal ve illegal olmalarından bağımsız olarak niteliği belirgindir. Bu anlamda komünist yayınlar arasına nitel bir fark konamaz. Legal kitle yayın organı için farklı bir nitelikten bahsedildiği oranda yayın organının komünist niteliği o oranda budanmaya başlanmış demektir. Legal olsun, illegal olsun tüm merkezi kitle yayın organları için şu ilkeler geçerlidir.
- Günlük propaganda ve ajitasyon gerçekten komünist bir nitelik taşımalıdır.
- Bütün yayın organları, proleter devrim davasına bağlılığını kanıtlamış, güvenilir komünistler tarafından redakte edilmelidir.
- Bütün yayın organları legal ya da illegal olmalarından bağımsız olarak doğru örgütlenme siyasetini uygulamalıdır.
- Basının sütunlarında, sadece burjuvazi değil, aynı zamanda onun suç ortakları, bütün eğilimlerden reformistler de sistemli olarak ve acımasızca damgalan- malıdır.
Tüm bunlarla birlikte legal ve illegal yayın çalışmasını karşı karşıya koymak, Lenin yoldaşın da belirttiği gibi sadece gülünçtür. Çünkü, bunlar farklı amaçların, farklı yönelimlerin, farklı örgütlenmelerin, farklı devrim çizgilerinin araçları değildir. Sadece, bunların, birbirini güçlendiren, birbirinin hizmetinde olan ve hatta, yayının esas mücadele biçiminin ve örgütlenmenin bir aracı olarak ele alındığı bütünlüklü araçları ifade ettiği açıktır. Yani, kalem ile yazılan şey nasıl karşı karşıya konamazsa, iskele ile ev nasıl karşı karşıya konamazsa, bu da böyledir ve yine tüm bu örneklerde sıraladığımız şeylerde esas olanın ne olduğu ve esas olanla ona yardımcı olanın neler olduğunu da net bir biçimde görmekteyiz. Lenin yoldaştan bu konu ile ilgili alıntılarımızı tamamlayalım:
“‘Yerel faaliyetin merkezi organlarda birleştirilmesi sorunu bir kısır döngü içindedir diye bizi aydınlatıyor. N. Nadyejdin birleştirmek, unsurların türdeşliğini gerektirir, bu türdeşlik ise ancak birleştirici bir şeyle sağlanabilir. Bu birleştirici ise ancak, bugün kesinlikle ortak bir nitelikte belirlenmeyen, güçlü yerel örgütlerin ürünü olabilir.’
Tıpkı güçlü politik örgütler kurma gerekliliği gibi dikkate değer ve çürütülemez bir gerçek. Ve aynı ölçüde de kısır. Her sorun ‘bir kısır döngü içindedir’, çünkü bütün politik yaşam, sonsuz halkalar dizininden oluşan sonsuz bir dizgidir. Politikacının tüm mahareti, elinden en az kopartılıp alınabilecek, o anda en önemli olan, onu tutan tüm zinciri en iyi şekilde garantileyen halkayı bulup kavramasında yatar. Elimizde herhangi bir çizgi olmadan da tuğlaları gereken yerlere koyacak (bu, soyut söylendiğinde, kesinlikle olanaksız değildir) kadar birbiriyle uyum içinde çalışan, yeterince deneyimli duvarcılar olsaydı, o zaman belki de başka bir halkayı yakalardık. Ama kötü olan da, henüz deneyimli, birbirleriyle uyum içinde çalışan duvarcılara sahip olmadığımız, tuğlaların hemen her zaman tamamen amaçsız yerlere konması, ortak bir çizginin onları bir arada tutmamasıdır, tersine bu tuğlalar öyle dağınıktır ki, düşman tuğla değil de, kum tanecikleriymiş gibi savurmaktadır.
Başka bir kıyaslama:
‘Gazete sadece kolektif bir propagandist ve kolektif bir ajitatör değil, aynı zamanda kolektif bir örgütçüdür de. Bu açıdan, inşa halindeki bir binanın çevresinde konan bir iskele ile kıyaslanabilir; binanın krokisini gösterir, tek tek inşaat işçileri arasında irtibatı kolaylaştırır, iş bölümü yapmalarına ve örgütlü çalışma sayesinde ulaşmış olan genel sonuçları görmelerine yardımcı olur.’
Ne kadar da kendi rolünü abartan bir yazara, bir masa başı adamına benziyor, değil mi? Evin kendisi için yapı iskelesine ne gerek var, iskele kötü malzemeden yapılır, kısa bir zaman için kurulur ve kaba inşaat bittiği gibi sobaya atılır(!) Devrimci örgütlerin inşasına gelince, deneyimler bunların bazen yapı iskelesi olmadan da kurulabileceğini gösteriyor, örneğin yetmişli yıllar. Fakat bugün bize gereken yapının yapı iskelesi olmadan kurulmasının mümkün olacağı düşünülemez bile(…)
Bu sözlerde abartının dışında pek çok acı gerçek de içerilidir. Nadyejdin, tek tek yerlerde acınacak çalışmayla, yerel örgütlerin çevresine sıkışmış önderlerin eğitimsizliğinin kaçınılmaz sonucu olan dar görüşlülükleri ve faaliyetlerinin sınırlı kapsamı arasındaki bağlantıyı görmüyor mu? Tıpkı ‘Svobada’daki örgüt üzerine makalenin yazarı gibi Nadyejdin de, geniş yerel basına geçişte (1898’den beri) nasıl ekonomizmin ve “amatörlük”ün özellikle güçlenmesinin eşlik ettiğini unuttu mu? Evet, şu ya da bu ölçüde tatmin edici bir ‘geniş yerel basın’ın örgütlenmesi mümkün olsa bile (çok özel durumlar hariç, bunun mümkün ol- madiğini yukarıda gösterdik), yine de yerel örgütlerin bütün devrimci güçlerin otokrasiye karşı güçlü ortak saldırı için birleşik mücadelenin önderliği için “toparlayıp örgütleyebilmesi” olanaksızdır. Burada sadece, gazetenin “toparlayıcı”, örgütleyici öneminin söz konusu edildiği unutulmamalıdır. Parçalanmışlığı savunan Nadyejdin’e kendisi tarafından sorulan ironik soruyu sorabiliriz: ‘Herhangi bir yerden bize 200.000 devrimci güç miras mı kaldı acaba?’ Devam edelim, ‘gösteriler için hazırlık’, ‘Iskra’nın planının karşısına konamaz. Zira bu plan, hedeflerinden biri olarak zaten geniş gösterileri ön görmektedir; söz konusu olan sadece, pratik aracın seçimidir.” (Lenin. Seçme Eserler. Cilt 2. sayfa 177.179)
Lenin yoldaşın gazeteye biçtiği misyon abartılı, olanaksız ve değeri düşük bir olgu değildir. Niteliği ve amacı çok açık olan ve örgüt ile, örgütsel çalışmalarla, “geniş gösterilerle”, bizim özgülümüzde “gerilla savaşı ile” karşı karşıya konamayacak bir araçtan bahsedilmektedir. Yayın çalışmasının örgütlenme ve mücadele yöntem ve biçimleri ile kıyaslanması ve karşı karşıya konulması doğru bir yaklaşım değildir. Yayının örgütlenmede ve mücadelenin geliştirilmesinde pratik bir araç olduğunu ve ülkemiz koşullarına uygun olarak bunun kullanılması gerektiği anlayışım benimsememiz ve yaygınlaştırmamız gerekir. Lenin’den yaptığımız alıntılarda yayın organına biçilen misyon açıktır: örgüt kurmak, “güçlü politik örgütler kurma” çağrısı yapmak… amacı bu olan yayının örgütleyeceği kitlelerin ilkin, zorunlu ve kaçınılmaz olarak, tamamen doğru bir mantığının ürünü olarak ileri kitleler olması gerektiği açıktır.
(Devam edecek)