H.Merkezi: Ülkenin dört bir yanında baskı, yıldırma ve talan politikaları sürmekte, Ohal ile birlikte çıkarılan KHK’lar ile bir çok yaşamsal haklar gasp edilmektedir. Bu gaspların en yoğun yaşandığı yerlerin başında da elbette hapishaneler gelmekte. Hapishaneler her dönem ezilen emekçi, devrimci, demokrat ve yurtseverlere yönelik saldrıların ilk adreslerinden olmuştur. Bu süreçte yaşanan gasp ve ihlallere dair Zindanlarla Dayanışma İnisiyatifi İstanbul Eş sözcüsü Arif Yılmaz bilgilendirme yaparak, hapishanelerde yaşanan sevkler ve bu sevkler esnasında yaşanan hak ihlallerine dikkat çekti, “Bu sürgünlerle hem tutuklular hem de aileler cezalandırılmak isteniyor” diyen Yılmaz, son dönemde hapishanelerde artan sevklere dikkat çekti. “Devletin bütün politikalarında olduğu gibi hapishanelere yönelik politikaları da İmralı’dan başlattığını kaydeden Yılmaz, devletin sürgün politikasını da PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın yanında bulunan Nasrullah Kuran ve Çetin Arkaş’ın sürgün edilmesi ile başlattığına” işaret etti.
“Sürgünler işkenceye dönüştürülüyor”
Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından binlerce tutuklunun başka hapishanelere sevk edildiğini söyleyen Yılmaz, bir tutuklunun kısa bir süre içerisinde birçok hapishaneye sevk edildiğini ve bütün bunların devletin siyasi tutukluları nereye koyacağını bilmediğinden kaynaklandığını belirtti. Marmara ve Trakya cezaevlerinde bulunan yüzlerce tutuklunun, Bandırma, Balıkesir’deki Kepsüt ve Burhaniye cezaevlerine sevk edildiklerini ifade eden Yılmaz, “Öbür tarafta Kürdistan’daki tutsakların büyük bir bölümü Karadeniz cezaevleri başta olmak üzere Marmara ve Trakya’da bulunan kimi hapishanelere sürgün edildi. Böyle bir sürgün etme aynı zamanda sürgün ettiği yerden başka bir yere götürme söz konusu oluyor. Bu fazlası ile yaşanan bir şey. Bu sürgünlerin hepsi bir işkenceye bir çileye dönüştürülüyor” dedi.
Günlerce ring aracında yolculuk yaptırılıyor
Yaşanan sürgün sevkler sırasında tutukluların birçok hak ihlali ile karşı karşıya kaldığını kaydeden Yılmaz, “Ring aracı ile çok uzun süre bir yolculuk yaptırılıyor. Kimi sürgünlerde özellikle işkence çektirmek için günlerce yolculuk yaptırılıyor. Kürdistan’dan Karadenizde bulunan hapishanelere tutsaklar götürüldüğünde bu 2-3 günü alıyor bazen, bu bilerek uzatılıyor. Bu sürgünler esnasında birçok defa yemek ve su ihtiyaçları karşılanmıyor” diye konuştu. Tutukluların götürüldükleri hapishanelerde çıplak arama ile karşı karşıya kaldığını belirten Yılmaz, “Çıplak arama o yeni getirilen tutsağın uygulanan işkencenin aslında zemini olarak kullanılıyor. Bilindiği gibi tutsaklar çıplak aramayı onur kırıcı bir dayatma olarak gördükleri için kabul etmiyorlar. Dolayısı ile çıplak aramayı kabul etmeyen tutsağı darp ederek zorla soyarak uygulamayı hayata geçirmeye çalışıyorlar ve sürgünler sırasında en çok ön plana çıkan şey bu çıplak aramadır” diye ifade etti.
İşkencenin değişik biçimleri söz konusu
Tutukluların genellikle koğuşlarından başka bahanelerle alındığını ve habersiz bir şekilde başka bir yere nakledildiğini söyleyen Yılmaz şöyle devam etti: “Eşyalarını götüremiyorlar. O tutsakların eşyaları ya gelmiyor ya da tutsağa ulaşması ayları buluyor. Kaldığı bir önceki hapishanede eşyaları çok sonra geldiğinde de kargo ile getiriliyor ve çok yüklü miktarda o kargonun parası kesiliyor tutsaklardan. Sürgünleri sadece bir yerden bir yere taşıma olarak tanımlayamayız. Ailelerden tutalım tutsağa kadar birçok mağduriyet ve işkencenin değişik biçimleri söz konusudur.”
Van T Tipi, Elazığ T Tipi, Bandırma T Tipi cezaevlerinin merkez hapishaneler haline getirildiğini söyleyen Yılmaz, “Buralarda da 12 Eylül dayatmaları var” dedi. Darbe girişiminin ardından Sincan F1 ve F2’de bulunan erkek tutukluların hemen hepsinin başka yere sevk edildiğini kaydeden Yılmaz, sevklerle birlikte hapishanelerde bulunan siyasi tutukluların örgütlülüklerinin dağıtılmaya çalışıldığını kaydetti.
Ailelerde cezalandırılıyor
Tutukluların yaşadığı hak ihlallerinin yanı sıra ailelerinin de cezalandırıldığını belirten Yılmaz, tutukluların ailelerinin gidemeyeceği yerlere sevk edildiğini ve bazı ailelerin bir yıl ya da 2 yıl çocuklarını bu nedenle göremediklerine dikkat çekti. Ailenin bütün fertlerinin ekonomik nedenlerden kaynaklı çocuklarını görmeye gidemediklerini dile getiren Yılmaz şöyle devam etti: “Aile kendi çocuğuna para yatırmak durumunda ancak gidip bizzat yatıramadığı için postane ile gönderiyor. Postane ile gönderirken de bazen çok uzun bir süre para tutsağa ulaşmıyor. Ya da memur bir harfi yanlış giriyor. Bunun sonucu aylar sonra o para geri iade ediliyor. Gidip postaneden para yatırıldığında çok ciddi bir para kesintisi de oluyor. Bütün bunlar ailelerin çok ciddi bir biçimde mağdur edildiğini, ailelere de bu yönlü bir işkence yapıldığının açık göstergesidir.” diyerek yaşananlardan çok geniş bir halkanın etkilendiğini bu geniş halkayla temasın önemini ortaya koydu.