H.Merkezi: Tarım alanlarında kayısı, antep fıstığı, fındık gibi ürünlerin hasat mevsiminin başladığı bu günlerde Tüm-Köy-Sen Giresun Temsilcisi Orhan KARA fındık hasadı, üreticinin durumu, devletin tarım politikası ve üreticiler olarak neler yapılması gerektiğine dair sunmuş olduğu bilgileri siz okurlarımızla paylaşıyoruz.
1963-1964 fındık sezonunda devlet, FİSKOBİRLİK vasıtasıyla destekle alımlarına başlamıştır. Bu alımlar dönemin hükümetlerince belirlenen kabuklu fındık destekleme fiyatı üzerinden 2000 yılına kadar sürmüştür. Bu süreçte FİSKOBİRLİK üreticinin fındığının bedelini peşin ödeyerek alım yaptığında, serbest piyasa (Manav-tüccar-ihracatçı) fiyatları FİSKOBİRLİK fiyatının üzerinde olurdu. 2000 yılında Dünya Bankası ve İMF dayatmalarıyla uygulamaya konulan 4572 sayılı “Tarım Satış Kooperatif Ve Birlikleri Hakkında Kanun” ile destekleme alımlarına son verilmiştir. 2000 yılından sonra üreticilerin mücadelesi sonucu, 29 ocak 2003 tarih ve 2003/5222 sayılı Kararname ile FİSKOBİRLİK tarafından devlet adına toplam 48 bin 488 ton 2002 yılı ürünü kabuklu fındık alınmıştır. Yine 30 Temmuz 2006 tarihinde Ordu Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen ve 100 bin kişinin katılımıyla gerçekleşen büyük fındık mitingi sonrası; 2006/10865 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Toprak Mahsulleri Ofisine kabuklu fındık alım görevi verilmiştir. Bu görev kapsamında; 2006, 2007 ve 2008 tarım dönemlerinde, toplamda 694 bin ton alım gerçekleştirilmiş olup karşılığında net 2.83 milyar TL ödemede bulunulmuştur.
2009/15202 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile “ Yeni Fındık Stratejisi” uygulamaya konularak TMO’ya verilmiş olan fındık alım görevi 2009 yılından itibaren sonlandırılmıştır. Bu tarihten itibaren de hükümetçe uygulamaya koyulan “Yeni Fındık Stratejisi” uygulamaları bugün de devam etmektedir. Bu uygulamaların en önemlisi olan “alan bazlı gelir desteği” ödemeleri, 2017 yılında da dönümüne 170 TL/Dekar olarak sürdürülmektedir.
Fiyatlar ne durumda?
Son olarak da 2017 yılında mevcut hükümetçe “fındık üreticilerinin pazarlama sorunlarının ortadan kaldırılması ve piyasanın düzenlemesi amacıyla 24 Nisan 2017 tarihinde TMO vasıtasıyla fındık alımlarına başlanacaktır” denilmiştir. Aynı tarihte başlanan fındık alımlarından 20 Haziran 2017 tarihine kadar da TMO üreticiden 2 bin 800 ton kabuklu fındık almıştır. TMO Giresun kalite kabuklu tombul fındık yüzde 50 randımanlı 10.50 TL/kg, levant kalite kabuklu tombul fındık yüzde 50 randımanlı 10 TL/kg fiyatı üzerinden alımlarını sürdürmektedir. 2017 yılı fındık alım sezonunda ise; TMO’nun bu görevini sürdürüp sürdürmeyeceği henüz belli olmamıştır. Bu yıl serbest piyasada fiyatlar Giresun kalite yüzde 50 randımanlı tombul kabuklu fındık ortalama net 13 TL/kg ile sezona başlamış, sezon içerisinde fiyatlar 14.50 TL/Kg. kadar yükselmiştir. 17 Temmuz 2017 tarihi itibariyle bölgelere göre fiyatlar 8.50, 10 TL/kg arasında seyretmektedir. 2000 yılı sonrası devlet müdahalesi olduğu yıllarda dahil olmak üzere hiçbir zaman (Manav-tüccar-ihracatçı) müdahale fiyatının üzerinde fındık almamıştır. Zaten fındıkta devlet müdahalesi olmadığı yıllarda fındık fiyatlarını bir avuç tüccar-ihracatçı ile dış alıcılar ortaklaşa belirlemiştir.
2000’den sonra piyasa tekellere kaldı
2000 yılından sonra uygulamaya konulan Tarım Reformu Uygulama Projesi (ARİP) ile devlet FİSKOBİRLİK vasıtasıyla uyguladığı fındıkta destekleme alımlarından vazgeçmiştir. Bu tarihten sonrada fındık piyasası tamamen bir avuç tekelin eline geçmiş, fiyatı da tamamen onlar belirler duruma gelmiştir. Tekelleşmeye bir örnek vermek gerekirse; Türkiye 2016 (01.01.2016-31.12.2016) yılında 227 milyon 556 bin 378 kilo iç fındık ihracına karşılık 1 milyon 981 milyon 334 bin 911 dolar gelir elde etmiştir. Bu fındığın yüzde 78 olan 177 milyon 207 bin 563 kilosu Karadeniz ve İstanbul Fındık ve Mamulleri İhracatçıları Birliğine üye 9 firma tarafından ihraç edilmiştir. En büyük ihracatçı olan Oltan Gıda Maddeleri İhracat İthalat ve Tic. AŞ (Ferrero) tek başına toplam ihracatın yüzde 40’ı olan 90 milyon 28 bin 397 kilo iç fındık ihracı gerçekleştirmiştir. Aynı firmanın yurt içi pazar payını da bu orana ilave ettiğimizde; Ferrero’nun toplam pazar payının yüzde 50’nin üzerinde olduğu görülür.
Cevap verilmesi gereken sorular
Fındıkla ya da tarımla ilgili bir yasa meclise gelmeden önce ya da gelip de görüşülürken, fındık üreticileri bu yasanın kendileri için ne anlama geldiğini tartıştıklarını ben görmedim. Tarımla ilgilenen çok az sayıda entellektüel dışında bu yasaların içeriğiyle ilgili herhangi bir tartışma olmaz. Özellikle de bölgemizde, ne zamanki bu yasalar uygulanmaya başlar, ancak o zaman üreticiler kendi aleyhlerine uygulanan konularda seslerini çıkarmaya başlarlar.
Fındıkla ilgili politikalar belirlerken; şu soruları da yanıtlamamız gerekmektedir. Ülkemizde ne kadar fındık üretiyoruz? Ne kadar tüketiyoruz? Ne kadar ihraç etmemiz gerekiyor? Yıllara göre ihracatımız ne kadar artacak ve aynı üründe dünya tüketimi ne kadar artacak? Bize rakip ülkelerin üretimleri nedir? Daha sonra ne kadar olacak? Bütün bu soruları doğru olarak cevaplamadan, sağlıklı bir fındık politikası belirlemek mümkün değildir.
Yaşanan sorunlar nelerdir?
* FINDIKTA yaşanan sorunların başında fiyat sorunu gelmektedir. Fındığın fiyatını üretici değil, bir avuç tüccar-ihracatçı ile dış alıcı tekeller ortaklaşa belirlemektedir. Tabii ki, bu fiyat da üretici lehine değil, kendi kârlarını maksimize edecek şekilde belirlenmektedir.
* İkinci en büyük sorun üretim aşamasında kullanılan girdilerin (gübre, tarım ilacı gibi) tekel fiyatlarıyla satın alınmasıdır.
* Bunların yanında fındık toplama işçiliği, kurutma, depolama gibi sorunlar vardır.
* Yine önemli bir sorun da finansman sorunudur. Üretici eğer işçi kullanarak fındığını topluyorsa işçilik, bahçe altı temizliği, patoz, nakliye gibi giderleri için acil paraya ihtiyacı vardır. Bu giderleri karşılayacak geliri yoksa fındığının bir kısmını acilen piyasa fiyatından hemen satmak zorunda kalmaktadır.
* Diğer bir sorun verim ve kalite sorunudur. 13 yıllık verim ortalamasına bakıldığı zaman Doğu Karadeniz Bölgesinde verimin 77 kilo. Batı Karadeniz Bölgesinde ise (Bartın, Düzce, Kastamonu, Kocaeli, Sakarya, Zonguldak) 117 kilo olduğu görülmektedir. Batı Karadeniz Bölgesinde fındık üretiminden dekar alandan alınan ürün miktarının daha yüksek olduğu ve bu farkın kimi alanlarda üç katına kadar yükseldiği görülmektedir. Doğu Karadeniz’de fındık bahçelerinin ekonomik ömrünü tamamlamış olması bölgeler arasındaki bu verim farkının başlıca sebeplerinden biri olarak yer almaktadır.
Giresun’da üreticinin durumu
Tüm Karadeniz Bölgesi’nde 700 bin hektarlık bir alanda; 400 bin dolaylarında üretici fındık tarımıyla uğraşmaktadır. Bunların çoğunluğu da küçük arazilerde, geçimlik tarım yapan fındık üreticileridir. Fındık üretimi yapılan arazilerin yasal durumuna baktığımızda; 03 Temmuz 2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’na göre; asgari tarımsal arazi büyüklüğü; dikili tarım arazilerinde 0.5 hektar iken, bu kanunda 30 Nisan 2014 tarih ve 6537 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle, asgari tarımsal arazi büyüklüğü; dikili tarım arazilerinde 1 hektara çıkarılmıştır. Yapılan bu değişiklikle, bundan sonra fındık bahçeleri 10 dönümün altında bölünmeyecektir. Bir örnek vermek gerekirse; Giresun merkez ilçedeki toplam 10 bin 146 üreticiden 5 bin 818’inin (yüzde 57.34) fındıklıkları bir hektarın (10 dönüm) altındadır. Bu da şu anlama gelmektedir; bu üreticilerin çoğunluğu bir ton ve altında fındık üretmektedir. Esas geçim kaynakları da fındık değildir. Küçük üreticilerin çoğu da il dışında yaşamaktadır. Şöyle ki; TÜİK verilerine göre, Türkiye genelinde 1 milyon 88 bin 258 Giresunlu yaşamaktadır. Bunların 383 bin 425’i Giresun’da, yüzde 65’i olan 704 bin 833 ise il dışında ikamet etmektedir. İl dışında olanların 487 bin 115’i İstanbul, 53 bin 407’i Kocaeli’de ve geriye kalan 164 bin 311’i diğer illerde bulunmaktadır. Bu durumda açıkça göstermektedir ki, bu insanların çoğu geçinemediklerinden dolayı, Giresun’u terk etmek zorunda kalmışlardır.
Giresun’da “Gurbetçi Üretici“ diye bir kavram vardır. İl dışındakilerin çoğu kendilerine miras hukuku yoluyla geçen küçük arazi sahipleridir. Yıllık izinlerini-tatillerini fındık toplama zamanına göre ayarlarlar. Ağustos-eylül ayında da gelip fındıklarını toplar, hem de tatil yaparlar. Bir ton ve altında fındık üreten bu üreticiler, ürünlerini bekletemezler. Çünkü esas geçim kaynakları bu değildir. Çoğunluğu düşük ücretlerle çalışan bu insanlar için fındık ek bir gelir olmaktadır. Ağustos-eylül ayı içinde fındıklarını satarak ya da kısa süreliğine emanete vererek, yaşadıkları illere geri dönerler.
Fındık piyasasında üretici sayısı çok ve mali yönden güçsüz, buna karşılık alıcı (tüccar-ihracatçı) sayısı az ve mali yönden güçlü durumdadır. Böyle durumlarda piyasayı yönlendiren tüccar-ihracatçı olmaktadır. Bu şartlarda üretici; bir avuç tüccar-ihracatçının belirleyeceği fiyattan ürününü satmak zorundadır. Şimdilerde, üreticinin fındığını vereceği alternatif bir müdahale kurumu da (Devlet adına fındık alan Fİskobİrlİk ya da TMO) henüz yoktur. Bu nedenle de üreticiler, piyasa fiyatlarına razı olmaktadır.
‘Fındık veresiye’
Yine halk arasında “fındık veresiye” bazı yerlerde de “eylül veresiye” diye bir kavram daha vardır. Bir kısım üretici yıl içerisinde acil para ihtiyaçları, temel ihtiyaç maddeleri (gıda-giyim) yanında, gübre ve tarım ilacı alımı dahil olmak üzere, eylül ayında ödenecek her türlü borçlanmaya “fındık veresiye” denir. Genel olarak bu borçlanmayı da, devamlı fındıklarını verdikleri manav-tüccar-ihracatçıya yaparlar. Hatta fındık toplamaya başlamanın hemen öncesinde onlardan bir miktar avans kredi (Başta fındık toplama ücretlerinde ve diğer giderlerde kullanmak için) bile alırlar. Ürettikleri fındık miktarına göre kısa süreliğine piyasadaki manav-tüccar-ihracatçıdan avans kredi alan üreticilerin çoğu, sırf anılan nedenlerle fındığını bu kişilere vermek zorunda kalır.
Eylül ayı geldiğinde ise, okullar açılacak, bayram için kurbanlık alınacak, düğünler yapılacak, yıl içerisinde birikmiş borçlar ödenecektir. Bütün bunlar içinde nakit paraya ihtiyaç vardır.
Yukarıda değindiğimiz bütün bu nedenlerle de; son yıllara baktığımızda fındığın yüzde 50’ye yakını ilk üç ayda (ağustos-eylül-ekim) piyasaya inmektedir. Fazla fındık arzından dolayı da fiyatlar olumsuz etkilenmektedir.
Üreticiler örgütlenmeliyiz
PEKİ üreticiler olarak bizler neler yapmalıyız?
Yıllardır sürdürülen tarım politikaları nedeniyle üretici devamlı mağdur edildi. Tabii ki bu bizim “kaderimiz” değildir. Tehlikeli bu gidişe “dur” demeliyiz. Bu nedenle yapabileceklerimiz vardır. En başta üretici olarak, kendi çıkarlarımızı koruyacak bir örgütlenme sağlamalıyız. Üretici köylü sendikasında, üretici kooperatiflerinde örgütlenerek, omuz omuza vermek zorundayız. Bu da bizim gücümüzü 10 kat, 100 kat, 1000 kat artıracaktır.
Bunun dışında;
* Ürünümüzü pazara ihtiyacımız kadar indirmeliyiz.
* Emanete fındık vermemeliyiz.
* Üretici kooperatifleri kurarak, ürünlerimizi ortak pazarlamalıyız.
* Devletin destekleme alımlarını sürdürmesini ısrarla istemeliyiz.
* Fındık hasat döneminde en az iki-üç aylık faizsiz kredi talep etmeliyiz.
* Fındık fiyatı maliyet üzerinden hesaplanmalı.
* En önemlisi de, üretici olarak ürünümüze sahip çıkmalıyız.
Fındık üreticisi olarak sesimizi yükselterek taleplerimizi dillendirmeliyiz. Öncelikle üreticilerin mağduriyet yaşamasının başlangıcı olan birlikleri (FİSKOBİRLİK) yok eden ve devlet desteğini ortadan kaldıran 4572 sayılı birlikler yasası başta olmak üzere serbest piyasa kuralını uygulamadan kaldıracak yeni yasal düzenlemeler yapılması için mücadele etmeliyiz. Bunları yaparken ürünümüz üzerinden para kazananların “örgütlü” davrandıklarını unutmamalıyız.
Kaynak: Evrensel