H.Merkezi: GYDK hizbi ile ilgili TKP/ML Dersim Parti Komitesi bir açıklama yaptı. “Parti gücümüzün ve TİKKO’ nun; partimizin irade ve eylem birliğine yönelen, onu baskı altına almaya çalışan, taraftar kitlemizde ve farklı alanlarda faaliyet yürüten yoldaşlarımızda umutsuzluk ve kafa karışıklığı yaratmaya dönük dedikodu ve aldatmacaların malzemesi yapılmasını engellemektir.Yine belirtmek gerekir ki komitemiz sürecin gelişimi hakkında bilgiye ve partimizin yaşadığı sorunlara dair bir tavra öncesinden de sahiptir” denilen elimize e-posta yoluyla ulaşan açıklamayı haber değeri taşıdığı için paylaşıyoruz.
“GYDK HİZBİNE KARŞI TAVRIMIZDIR
Partimiz bir süredir esas olarak örgütsel zeminde ortaya çıkan bir kriz ve tıkanmanın içinde bulunuyordu. Var olan durum nihayetinde artık parti içinde bilinir olmaktan çıkmış ve başta partimizin taraftar kitlesi olmak üzere devrimci demokrat kamuoyuna ve halkımıza yansımıştır.
Bizim açımızdan böyle bir açıklamayı zorunlu kılan husus Dersim parti gücümüzün ve TİKKO’ nun; partimizin irade ve eylem birliğine yönelen, onu baskı altına almaya çalışan, taraftar kitlemizde ve farklı alanlarda faaliyet yürüten yoldaşlarımızda umutsuzluk ve kafa karışıklığı yaratmaya dönük dedikodu ve aldatmacaların malzemesi yapılmasını engellemektir.
Yine belirtmek gerekir ki komitemiz sürecin gelişimi hakkında bilgiye ve partimizin yaşadığı sorunlara dair bir tavra öncesinden de sahiptir. Açıklamamızı nispeten geç bir zamanda yapmamız içinde bulunduğumuz koşullarla ilgilidir. Bunu belirtmemizin nedeni böylesi süreçlerde sıklıkla karşılaşılan olası manipülasyon çabalarının önünü baştan kesmek istememizdir.
Partimize gönül vermiş halkımız yoldaşlar,
Yurt dışı merkezli ortaya çıkan GYDK hizbi partimizin örgütlenme ilkelerine yönelen ve partiyi ayaklar altına alan, benzerini parti tarihimizde defalarca gördüğümüz oluşumların yeni bir örneğidir. GYDK hizbi partimizin bu sürecinde esas olarak önderlik yetersizliğine ve örgütsel kriz koşullarına yaslanarak, bu durumun yarattığı çatlakların içinde kendine yer bulan, parti birliğine ya da sınıf mücadelesine dair ideolojik-politik kaygılarla değil; fakat alan kapma ve kopardığını kar sayma mantığıyla kendini partiye dayatan bir karakterle ortaya çıkmıştır.
GYDK bir “hizip” olarak ideolojik duruşunu zaten ele vermektedir. Zira KP anlayışını-ilkesini çiğneyerek MLM’ ye dair kavrayışını ortaya koymuş bulunmaktadır. Politik açıdan ise dar bölgeci karakteri ve sınıf mücadelesi karşısında söylemden ibaret duruşuyla iradesizliğin cisimleşmiş halidir. Bizim açımızdan esas sorun bu karaktere sahip bir duruşun partimiz saflarında boy verip yeşermesi, ciddiye alınacak, kendini dayatacak hale gelmesidir. GYDK partimizin zaafıdır. Ancak bu şekilde ve bu kadar bize aittir. Ulaştığı çap ise sınıf mücadelesinin bize sunduğu bir eleştiridir. Partimiz eleştiriyi bir özeleştiriye dönüştürecek ideolojik güce sahiptir. GYDK hizbini var edenler eğer hatalarından dönme gücüne sahiplerse yapmaları gereken ilk iş bu hizbi feshetmeleri parti disiplini altına girerek özeleştiri vermeleridir.
GYDK’nın etkisi altında kalan onun kendini var etmek için ihtiyaç duyduğu manipülasyon ortamından etkilenen yoldaşlarımıza ve parti taraftarlarına çağrımız; bozuk tavır sahiplerine, hizip anlayışıyla parti birliğini nasıl bağdaştırdıklarını sormalarıdır. Partimizin söz konusu kriz sürecinde kendine alan açan bu hizip talihsiz bir şekilde alakasız bir gündemi bahane ederek kendini kamuoyuna ilan etmiştir. Sadece bu bile mücadelemize ve değerlerimize yaklaşımlarının ahlaki düzeylerinin ne olduğunu ele vermektedir. Bu kabul edilmemeli, böylesi bir yaklaşıma destek olunmamalıdır.
GYDK HİZBİNE SUNULAN DESTEK ÜZERİNE
Söz konusu hizbin bahsini ettiğimiz duruşu bir kısım parti örgütümüz tarafından yapılan açıklamayla sahiplenilmiş, daha ötesinde ortaklaşılmıştır. Bu sahiplenmenin içine Parti Birliği söyleminin yerleştirilmesi, imza kalabalığının arkasına sığınarak “az sayıda yoldaşı kazanma kaygısı”ndan bahsedilmesi, eğer parti taraftarlarımızın halkımızın kafasını karıştırarak “kar sağlama” amacına yönelmiyorsa, kendini kandırmaktan ibarettir.
GYDK hizbi sahiplenilerek, onunla ortaklaşılarak ve üstelik bir de toplu halde bölgesel döneme girme komedisiyle pekiştirilerek kamuoyuna deklare edilen tavır, dile dolanan parti birliği anlayışıyla çelişmektedir. Bu tavır sunulanın aksine partimizin zaten zayıflamış olan irade ve eylem birliğini baskı altına almaya tabiri caizse şantaj yapmaya yönelmektedir. Şu halde bunun iki nedeni olabilir; ya imza sahiplerinin parti anlayışında şantaj yapmaya yer vardır ve GYDK’nın varlığı bunun için kullanılmaktadır ya da elde ettikleri “bölgesel” bütünlüğü şantaj yapmaktan ötesine götürecek güce sahip değillerdir.
Açıktır ki “bölünmek” bir KP için arzu edilir bir şey değildir. Ancak “bölünürüz” korkusuyla bir KP olunmayacağı da mutlaktır. İlkini arzu etmediğimizi, ikincisine dair bir korkuya sahip olmadığımızı herkes bilmelidir. O halde eğer parti birliği kaygısında samimi bir duruş varsa GYDK hizbiyle her türlü ortaklaşmadan vazgeçilmeli parti anlayışı doğrultusunda bu hizbe tavır alınmalı, bu konuda özeleştiri verilmelidir. Var olan tutumda ısrar etmek parti birliğini sağlamaya değil ama girdikleri bölgesel dönemden başka türlü çıkmalarına, kendileri isimlendirmeseler bile sınıf mücadelesinin onlara bir isim vermesine yol açacaktır. Ne parti anlayışımız ve ne de sınıf mücadelesinin bugünkü akış hızı sorunu ağırdan alacak ya da geçiştirerek çözümü geciktirecek ya da gölgeleyecek yaklaşımlara izin vermemektir.
Partimize Gönül Vermiş Halkımız Yoldaşlar;
Partimizin yaşadığı süreç bunun örgütsel kriz ve tıkanma boyutuyla uç vermiş olması kuşkusuz olarak ideolojik politik düzlemde ortaya çıkan farklılaşmalara dayanmakta ve veya bunlarla birlikte yol almaktadır. Bunun koşulları sınıf mücadelesinin çatışmalı karakterinde aranmalıdır.
Sınıf mücadelesinin bir yanında girdikleri iç çatışmalarla irade gücü zayıflayan yönetmekte zorlanan emperyalist kapitalist sistemin uzantısı Türk burjuva-feodal egemen sınıfları vardır. Emperyalizm ve uşakları sömürü ve yağmanın son kertesine kadar ulaşması, kurdukları ve korudukları faşist devlet yapılanmasının dağılmaması için olabilecek en azgın saldırganlık süreçlerinden birini sürdürmektedir. AKP ve Erdoğan eliyle uygulanan bu saldırganlık gerisinde sömürücü egemen sınıfların amaçlarını taşımakta ve bir devlet tavrı, refleksi olarak ortaya çıkmaktadır. Düzenlerinin tehlike altında olduğunu biliyorlar ve korkuyorlar.
Bu korkuları haklıdır. Çünkü kitleler dünkünden daha fazla itiraz etmeye başlamış ve eyleme yönelmiştir. İşçi sınıfı ve emekçiler, Kürt ulusu ve azınlık milliyetler, kadınlar ve LGBTİ bireyler, halk gençliği, aleviler ve diğer inançlardan halkımız faşizm cenderesine karşı itiraz eylem ve hareket halindedir.
İnkar ve manipülasyon, grev yasakları ve işten atmalar, göz altı ve tutuklamalar, canlı bombalar ya da savaş uçaklarıyla yapılan kitle katliamları, köy ve yayla yasakları, yargısız infaz ve askeri operasyonlar itirazın önünü kesmek eylemi durdurmak ve hareketi boğmak içindir. Türk egemen sınıfları AKP eliyle saldırganlığa yönelirken, CHP eliyle sistem dışına taşanları tutmaya kendi potasında eritmeye çalışmaktadır. Bu haliyle halkın mücadelesine dönük saldırının çok yönlü olduğu görülmeli egemen sınıfların çatışmalı halinin gerisinde sınıfsal çıkar birliğinin olduğu anlaşılmalıdır.
Diğer yandan farklı biçimlerde ve alanlarda ortaya çıkan kitle hareketinin henüz parçalı ve kendiliğinden olduğunu söylemek gerekir. Güçlenebilmesi için örgütlülük düzeyinin yükselmesi politik niteliğinin (iktidar bilincinin) artması, bir önderliğe kavuşması şarttır. Tamda bu noktada iddia sahibi olanların buna aday olanların ortaya çıkması gerekir. Komünistlerin bu açıdan tek olmadıkları, başka ideoloji ve politikalarla mücadele ve birlik zemininde hareket etmeleri gerektiği ise malumdur.
Buradan hareketle halkın kendiliğinden mücadelesinin doğasında var olan sorunların dışımızdaki ideolojik-politik yaklaşımların etkisiyle birleşerek bizde de yansımasını bulduğunu söylemeliyiz. Bugün açıkça iki eğilim söz konusudur; birincisi halkın var olan mücadele ve örgütlenme düzeyini devrim bilinciyle yükseltmeyi ve sistemin yıkılmasına yöneltmeyi amaçlayan bunun gereklerini yaratmayı yapmayı esas alan devrimci eğilimdir. İkinci eğilim ise kendisini kitle hareketinin parçalı yapısına ve sınırlı taleplerine uyduran, böylece yelkenini kitlelerin kendiliğindenliği ile şişirmeye çalışan kendiliğindenci ve doğası gereği sistem içine yönelen reformist eğilimdir.
Sınıf mücadelesinin bahsini ettiğimiz ve kuşkusuz ayrıntıda zenginleşen süreci bizlerin önüne iki yönlü bir görev koymaktadır; partimizin teori ve stratejisine uygun olarak bir yandan egemen sınıflara karşı kitlelerle birleşerek güçlü bir mücadele örgütlemek, diğer yandan bunu tamamlayacak şekilde reformist-revizyonist anlayışlara karşı ideolojik politik mücadeleyi duraksamadan ve güçlendirerek sürdürmek.
Partimizin örgütsel kriz boyutuyla ortaya çıkan ve dışa vuran durumunun gerisinde sınıf mücadelesinin önümüze koyduğu görev ve sorunlara yaklaşım farklılığı vardır. Partiyi bir çelişki olarak kavramamız bu farklılıkları anlamamızı kolaylaştırmaktadır. Ancak, ideolojik politik farkları iki çizgi mücadelesi anlayışla, parti zemininde ve partiyi güçlendirmek üzere sistemleştirmek yerine, hizip faaliyeti ya da örgütsel dayatmaların arkasına gizlemek buna dair dert ve iddianın zayıf olduğunu ya da hiç olmadığını göstermektedir.
Bir KP’mi olacağız yoksa biçimsiz bir örgütler toplamı mı? Halkın karşısına DHD sosyalizm ve komünizme yönelen bir mücadele programı ve örgütleriyle mi çıkacağız yoksa kitlelerin kendiliğinden ulaştıkları bilinç, örgütlenme ve mücadele düzeylerini kutsayarak mı? Silahlı mücadele ve illegalite esasına göre mi örgütleneceğiz yoksa legalizm sularında boğulacakmıyız? MLM ideoloji temelinde bir parti ve önderlik inşasına mı yöneleceğiz yoksa başka ideolojilerin önderliğinde kimliğimizi mi yitireceğiz? Bu sorular çoğaltılabilir ve çoğaltılmalıdır. Bilinmesi gereken partimiz saflarında ortaya çıkan bu durumun örgütsel karakterinin yanında bu soruların cevaplarını belirginleştirecek ideolojik politik bir karaktere sahip olduğudur. Komitemiz bu sorulara İbrahim Kaypakkaya yoldaşın esasını ortaya koyduğu perspektif ve ilkelerle yaklaşmakta, halk ordurusu bu perspektif ve ilkeler doğrultusunda savaşmaktadır. Daha iyisini yapmak daha ötesine geçmek için kitle çizgisinde, savaş anlayışında ve örgütlenme düzeyinde eski olan her şeyin atılması ve yeninin yaratılması gerekir. Ancak kimse “yenilenmek” adına revizyonizmin hurdalığından toplanmış malzemeleri bize sunmamalıdır bu en başta partimize ve halkımıza haksızlık olur.
Yoldaşlar,
Partimizin içinde bulunduğu karşı karşıya bırakıldığı durum kimsede kafa karışıklığı ya da umutsuzluk yaratmamalıdır. Partimiz çok daha kötüsüyle karşılaşmış, daha ağır süreçleri atlatmıştır her şeye rağmen değil ama gereklerine uyarak parti birliğinin sağlanması ve güçlendirilmesi görevdir. Bunun başarılacağına dair partimize güvenimiz tamdır ve tam olmalıdır. Dikkatimizi yoğunlaştıracağımız yerde sınıf düşmanlarımızın halkımıza karşı azgınca yürüttüğü saldırılar ve buna karşı üzerimize düşen görevler vardır. Bu saldırılara karşı halkın yanında olmak, halkla birleşmek ve düşmana yönelmek öncelikli görevdir. Saflar buna göre dizilmeli, sınıf kini, mücadele azmi ve devrimci irade buna yönelmelidir. “Önümüzde çetin ama şanlı mücadele günleri var. Sınıf mücadelesinin denizine bütün varlığımızla atılalım. Bu mücadelede kahraman işçi sınıfımıza, fedakar ve çilekeş köylülerimize, yiğit gençliğimize sonsuz bir güven duyalım” diyen önder yoldaşımızın çağrısına uyulmalıdır, uyulacaktır.
TKP/ML Dersim Parti Komitesi
Haziran 2017″